hepsişifa 4

31 Aralık 2009 Perşembe

1001 derde 1001 doğal deva

İlaçları, kimyasal temizlik ürünlerini kullanmaktan bıktıysanız ve doğal yöntemlerle pratik çözümler peşindeyseniz işte size Laurel Vukovic’in 1001 Doğal Reçete’si...
Doğal Sağlık (National Health) dergisi, en çok okunan bitkilerle tedavi yöntemlerin anlatıldığı yazılarını kitap haline getirdi. Laurel Vukovic’in hazırladığı bu köşede baş ağrısından ağız-diş sağlığına, gripten sivilce tedavisine, mutfak temizliğinden çiçek bakımına kadar aklınıza gelebilecek her konuda doğal yollar anlatılıyor. İlaçları, kimyasal temizlik ve kozmetik ürünlerini kullanmaktan bıktıysanız ve doğal yöntemlerle pratik çözümler peşindeyseniz Laurel Vukovic’in 1001 Doğal Reçete’sine (Kaknüs Yayınları) bakabilirsiniz. İşte size Vukovic’den birkaç öneri...



Baş ağrısına bitkisel son
Başınız ağrıdığında hemen ağrı kesici ya da aspirin içmenize gerek yok. Bir bardak zencefil, papatya ve ıhlamur çayı kasları ve sinirleri gevşettir. Ağrıya sebep olan kimyasal maddelerin az salgılanmasını sağlar. Çayın tarifi şöyle: 1 tatlı kaşığı kıyılmış zencefil kökü, 1 tatlı kaşığı kuru papatya, 1 tatlı kaşığı ıhlamur karışımından yapacağınız çayı isterseniz bir kaşık balla tatlandırarak sıcak içebilirsiniz.




Rahatlayın...


Baş ağrısını hafifletmek için dayanabileceğiniz kadar sıcak suyu bir leğene koyun ve ayaklarınızı 15 dakika içinde tutun. Bu sırada buzlu suda bekletilmiş bir havlu ya da bezi başınızın ağrıyan kısmına koyun. Bu, ayak damarlarınızın sıcaktan genişlemesini ve kanın ayaklarınıza gitmesini sağlarken, soğuk bez de beyin damarlarınızın büzüşmesine ve daha az kanın gitmesine sebep loru. Ve ağrınızı hafifletir, sizi rahatlatır.


Bitkiler depresyona karşı!
Çok streslisiniz, hatta depresyonda da olabilirsiniz. Bir bardak bitki çayı sizi rahatlatacaktır. Papatya ve kedi nanesi çayı yapabilirsiniz. Bir tatlı kaşığı kuru papatya ile bir tatlı kaşığı kuru kedi nanesini bir bardak suda demlendirdikten sonra süzüp içebilirsiniz.



Lavanta kokladım biraz gevşedim
Rahatlamak için lavanta koklayın. Lavanta yağını bir mendile damlatın. Ara ara koklayın.



Uykusuz musunuz?
İyi bir uyku için çarkıfelek ve kuru papatya çayı yapabilirsiniz.


Bağırsak sorunları için
İshal: İshal için muz ve keçiboynuzu yiyin. İsterseniz muzu yoğurda katıp keçiboynuzu tozu serperek de yiyebilirsiniz. Kabızlık: Sabah kalkar kalkmaz bir bardak ılık suya yarım limon suyu karıştırıp için.



Hazımsızlık ve gaz sancıları

Zencefil, rezene tohumu ve kuru naneden yapacağınız çay birebirdir.

Ballı yoğurtlu yüz kesesi
Bir tatlı kaşığı öğütülmüş badem
2 tatlı kaşığı ince öğütülmüş yulaf
1 çorba kaşığı az yağlı yoğurt
1 tatlı kaşığı az yağlı yoğurt
1 tatlı kaşığı bal
1 damla lavanta esansiyel yağı
Malzemeleri karıştırın, cildinizi ılık su ile nemlendirdikten sonra karışımı nemli cilde uygulayın. Yüzünüzü ılık su ile durulayın, ardından tonik ve nemlendirici sürün.


Sivilce tedavisi
Sivilceleri sıkmayın. Onun yerine günde birkaç defa dönüşümlü olarak sıcak ve soğuk el bezleriyle kompres yapın. Bir dakika sıcak kompresin ardından bir dakika soğuk kompres yapın. Böylece kan dolaşımı hızlanarak cilt iyileşir. Son olarak yumuşak bir dokunuşla çay ağacı esansiyel yağı uygulayın.



Evinizi çiçeklerle güzelleştirin ve havasını temizleyin
Evde neden çiçek yetiştiririz? Sadece güzel görüntüleri için değil, evin havasını tazelemeleri için de. Mesela aloe vera (sarı sabır), devetabanı, kurdele çiçeği, kauçuk, duvar sarmaşığı, barış çiçeği ve schefflera gibi ev bitkileri evdeki havayı temizliyorlar.


Karıncaları öldürmeyin, kovun!
Lavanta, nane, karıncaları evinizden uzak tutacaktır. Kapı önlerine veya cam önlerine bu bitkilerden ektiğiniz saksıları koyabilirsiniz.


Hamamböceğine hoşçakal
Hamamböcekleri okaliptüs ya da biberiye yağlarının kokusunu sevmezler. Birkaç damla yağı pamuk parçalarına damlatın ve hamam böceği gördüğünüz yerlere koyun. Etkisi devam etsin diye pamuğu birkaç günde bir tazeleyin.


Sinek kovar kaseler
Birkaç kasenin içine taze limon ve portakal kabuğu rendesi ve kuru karanfil taneleri doldurun. Evin uygun köşelerine koyun.


Zor kirler için cam temizleyicisi
250 ml beyaz sirke, dörtte bir tatlı kaşığı doğal sıvı bulaşık sabunu ile 250 ml ılık suyu bir sprey şişesinde karıştırıp çalkalayın. Sert yüzeylere püskürterek iz bırakmayan, temiz bir havluyla silin.



Doğal öksürük şurubu
Anason, meyan kökü ve (arzu edilirse) yabani kara kiraz ağacı kabuğunu, ağzı kapalı bir kaptaki suyun içinde 15 dakika süreyle kaynatın. Ateşten alıp kekik ilave edin. Ağzını kapayıp oda sıcaklığına gelene kadar soğumaya bırakın. Süzün ve bal ilave edin. Buzdolabında ağzı kapalı bir kavanozda üç ay muhafaza edebilirsiniz. Öksürüğü yumuşatmak için ihtiyaç duydukça bir tatlı kaşığı alın.


Ülsere meyan kökü
Ülser hastaları sanıldığının aksine baharat yiyebilirler. Hatta ülser vakalarında kırmızıbiber iltihaplanmayı hafifletir, kanama varsa durdurur. Meyan kökü ülsere iyi geliyor. Hatta mideyi koruyan mukus sıvısının daha fazla salgılanmasını sağlar. Çiğnenebilen (DGL) meyan kökü tabletlerinden alabilirsiniz. 3 ay süreyle kullandığınızda faydasını göreceksiniz.


Sivilce ve lekelere son
2 çorba kaşığı bal
1 tatlı kaşığı kozmetik kil
2 damla lavanta yağı
Malzemeleri birleştirip ince bir macun haline getirin. (Gerekirse daha çok kil ilave edin.) Temiz ve nemli cilde sürün. 15 dakika sonra ılık suyla yıkayın. Cildinizdeki kahverengi lekeleri limon suyuyla ovun ve bunu sık sık yapın. Bir süre sonra lekelerin rengi açılacaktır.


Migren için zencefil
İlk migren belirtilerinde bir tatlı kaşığının üçte biri kadar toz zencefili, bir bardak suyla karıştırarak için. Zencefil, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkisiyle migren krizinin önüne geçecektir.


Bitkisel kese
200 gr yulaf
75 gr badem
2 çorba kaşığı kuru lavanta
1 çorba kaşığı kuru nane
1 çorba kaşığı kuru karakafes yaprağı
60 gr kozmetik kil

Yulaf, badem ve kuru bitkileri ayrı ayrı robotta öğütün, sonra karıştırın. Kullanırken bir tatlı kaşığı karışıma yeterince ılık su ilave ederek macun kıvamına getirin. Yüzünüze bu karışımla masaj yapın, ılık suyla durulayın...

Vazo çiçeklerini şekerli suya koyarsanız daha uzun ömürlü olurlar.

ihvanforum.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Yoğurt ve faydaları

Yoğurt sağlığımızın vazgeçilmez bir gıdasıdır. Faydaları saymakla bitmez.


Türkler tarafından keşfedildiği için dünyada Türkçe adıyla anılır.
Yoğurt suyu da çok besleyicidir.


Bağırsak hastalıklarını tedavi eder, düzenli çalıştırır,
Bağışıklık sistemini güçlendirip birçok hastalığı önler,
Zararlı bakteri enzimlerinin çalışmasını engeller,
Kandaki asit-baz dengesini düzenli hâle getirir,
Sindirim sistemi ve mide rahatsızlıklarını önler,
Antibiyotiklerin yan etkisini ortadan kaldırır,
İçindeki protein insanın gücünü artırır,
Ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir,
Rahat bir uyku için ideal bir ilâçtır,
Mineral olarak, kalsiyum boldur,
Zararlı (LDL) kolesterolü azaltır,
Şeker hastaları için faydalıdır,
Yara ve yanıkları tedavi eder,
Katarakt tehlikesini önler,
Gözler için A vitamini vardır,
Gelişme için E vitamini vardır,
Kem
ik gelişimi için D vitamini vardır,
Cildin düzelmesi için B2 vitamini vardır,
Sinir
ve kalp için gerekli B1 vitamini vardır,
Kalp hastalıkları, şeker, kemik erimesi, dizanteri, kronik diyare, ağız kokması... gibi çeşitli
rahatsızlıklara iyi gelir.
Deyim yerindeyse, yoğurt; “7'den 70'e herkese lâzım.”

Yağlı ciltlerin bakımı için 10 tavsiye



Uzmanlar, cildin yağlanma sebeplerinin başında nemlilik, yetersiz temizlik ve hatta sigara dumanına maruz kalma gibi faktörlerin bulunduğunu söylüyor.
Bazı insanların genetik olarak yağlı cilde daha eğilimli olduğu bilinen bir gerçek. Bunun yanı sıra hamile kadınlar, menopoza girenler ya da doğum kontrol hapı kullananlar özellikle yağlı cilt için şüpheliler listesinde yer alıyor.


Yağlı cilt, toz ve kirleri içine mıknatıs gibi çekiyor, bu da hızlıca çoğalıp gözeneklerin tıkanmasına neden oluyor. Tıkanan gözenekler de akne, siyah noktalar ve diğer cilt kusurlarına yol açıyor. HowStuffWorks isimli internet sitesi, iyi bilinen cilt bakımı efsanelerinin yanlışlarını ortaya çıkararak, yağlı cilde sahip kişiler için tavsiye listesi hazırladı. İşte yağlı cildinizi temizlemenin 10 yolu:


1. Topikal (bölgesel) kremlere yönelin: Bir dizi topik krem, ciltteki yağı azaltmak için formüle ediliyor. Retinoid (yenileyici) kremler, A vitamini içeren krem ve sülfür kremleri aşırı yağlı cilde sahip insanlar için reçetesiz satın alınabilecek seçeneklerden birkaçı.

2. Makul ölçüde peeling uygulayın: Yulaf unu içeren peeling suları, özellikle yatıştırıcı etkiye sahiptir, aşırı yağı temizleyip cildin daha iyi dengelenmesini sağlıyor. Haftada en fazla bir kez uygulanabilir.

3. Gereksiz ve sert tedavilerden kaçının: Birçok insan, yüz bakımı ve microdermabrasion tekniği (Ağaç kabuğu soyar gibi cildi nazikçe yeniden düzeltiyor) gibi tedaviler aracılığıyla cilt bozukluklarından kurtulmak için günlük spalara akın ediyor. Ancak bunlar cildin sadece üst tabakasını temizliyor.

4. Kil kullanın: Sık yapılan maskelerin yararlı olduğu efsanesine inanmayın. Ciltteki fazla yağdan, kir ve ölü cilt hücrelerinden kurtulmak için haftada sadece bir kez maske uygulayın. Kil maskeleri, kimyasal içeren ürünlerden daha hafiftir. Çünkü daha fazla doğal özelliğe sahiptir. Cildi temizlemesinin yanında, özellikle yağlı ciltlerde görülen geniş gözeneklerin küçülmesine yardımcı oluyor.

5. Uygun miktarda nemlendirici kullanın: Yağlı ve karma cilt tipleri için yağsız, balmumsuz ve lipidsiz nemlendiriciler tavsiye ediliyor. Dimethicone (cilde yumuşatan bir ürün) ya da gliserin içeren nemlendiriciler, yoğun losyonlardan daha iyi sonuç veriyor.

6. Yüz toniklerini ihmal etmeyin: Toniğin amacı, cildin pH derecesini azaltmak ve ciltteki kiri ve yağı yok etmektir. İnsanların büyük çoğunluğu, toniklerin cildi çok fazla kuruttuğunu belirterek, sadece haftada bir kez kullanıyor.

7. Ilık su kullanın: Su cildi çok fazla kurutur. Haşlanmış suyla yüzünüzü yıkamak istemeyeceğiniz gibi, soğuk su da yağı ve kiri cildinizden çok iyi çıkarmaz.
Bu nedenle suyun uygun bir sıcaklığa gelmesini bekleyin. Sert bir şekilde cildi ovalamak, sürtmek negatif etki yapar. Cildin gerekli yağlarını soyar, yanma ve kabartılara neden olur. Dermatologlar, cildin günde en fazla 2 ya da 3 kez yıkanmasını öneriyor.

8. Dükkân dükkân dolaşın: Uzmanlar, ılımlı bir temizleyici ve cildinize uygun nemlendirici almanızı öneriyor. Belki bunu bulmak için birkaç deneme yapmanız gerekebilir. İndirimli cilt temizleme ürünlerinin bazıları, gerçekte daha pahalı markalı ürünler kadar etkili olabiliyor. Çünkü içerdikleri maddeler birbirine benziyor. Dermatologlar, yağlı cilde sahip insanlar için yağsız temizleme ürünlerini tavsiye ediyor.

9. Cildinizi içten temizleyin: Uzmanlar, hangi yiyeceklerin suçlu olduğunu bilmeseler de, cildiniz üzerinde pozitif etki yapacak birçok beslenme çeşidini biliyor. Limon ve kivi gibi 2 süper yiyecek, cildinizi daha temiz yapar. Çünkü, yağlı cildin muhtemel nedeni B5 ve B2 vitamini eksikliğidir. Bunun yanında, bu vitaminler bakımından zengin olan kabuklu yemiş, tam tahıllar ve fasulyeden daha fazla yemeye çalışın.

10. Cilt tipinizi doğru belirleyin: Etkili cilt temizleme rejimi uygulamak için, cilt tipinin doğru belirlemesi için bir dermatoloğa gidin. İmkanlarınız müsait değilse, cildinizin değerlendirmesini kendiniz yapabilirsiniz. Ya da eczanelerde bazı günlerde kurulan ücretsiz cilt analizi günlerini kaçırmayın.

29 Aralık 2009 Salı

KAŞINTI - EGZAMA

Bazen alerjik ve mikrobik olabilir. Genellikle karaciğerden kaynaklanır. Karaciğer istemediği maddeleri vistül (yolla) zayıf bulduğu el, ayak v.s yerlerde kaşınma, sulanma, sivilcelenme şeklinde dışarı atar.

Bitkilerle Tedavisi

1) Perhize dikkat edilir: Perhizsiz karaciğer hastalıklarının iyileşmesi çok zordur. Perhiz edilecek gıdaları başta zikrettik. Tedavinin dört ayaklı olması gerektiğini belirtmiştik.
Stres: Karaciğer hastalıkları genellikle stres ve deprasyon sonucu oluşur. Bunun için 2/3 oğul otu, 1/3 karabaş otu karışımı, ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı normal soğuk olarak her gün iyi olsanız da içmeye devam ediniz.
Mide: Karaciğer hastalıklarının ilk basamağı, Diş temizliğidir, dişler misvakla devamlı te*mizlenir.
Her yemeğe başlarken halis zeytinyağı, kepekli ekmeğe bandırılıp yenir.
200 gr çam sakızı, 100 gr çörek otu öğütülüp balla macun yapılarak aç iken günde 3 defa 1'er tatlı kaşığı yenmeye devam edilir.
Okaliptüs yaprağı ıhlamur gibi kaynatılıp, balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Bağırsak: Midede uyguladığımız kür aynen uygulanır.
İncir, elma,hurma 1, kabak tatlıs armut devamlı yenir.



Karaciğeri temizleme ve güçlendirme:
Karaciğer hastalıklarının 4. etap tedavisi olup, basittir. Tabiiki diğer 3'ü ile bareber yapılırsa.

Şahtere, kekik, deve dikeni karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak normal soğuk içilmeye devam edilir.
Zeytinyağlı enginar yemeğine devam edilir.
Enginar yaprağı, civan perçemi kaynatılıp ıhlamur gibi kaynatılarak balla tatlandırılıp (normal soğuk) günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.
Deve sütü, yoğurt yenir.
Greyfurt, turunç, hurma 1 yenmeye devam edilir.
Çörekotu, kekik, misvak, az sinameki karışımı kaynatılıp içilir.
Karaciğer hastalıklarında beslenme çok önemlidir.
Bu batı tarzı beslenme, konsantre güçlü gıdalar terkedilmelidir.
PERHİZ şarttır.
Tedaviniz sabırla mümkündür.
Alıntı

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'ndan zeytinyağı sırları.

Dünyanın en çok zeytinyağı üreten ülkelerinden biri olmamıza rağmen zeytinyağı yemiyoruz. Oysa bu yağı diğerlerinden ayıran çok önemli şeyler var.

Zeytinyağı doymuş yağlar gibi kötü kolesterolü (LDL) yükseltmiyor. Doymuş yağlar gibi kanseri özellikle meme kanseri- tetiklemiyor. Aklınıza "diğer sıvı yağlardan bir farkı var mı?" sorusu gelebilir. Zeytinyağı kötü kolesterolü azaltma işini (diğer bitkisel yağlardan farklı olarak) iyi kolesterolü de azaltmadan (ve vücuttaki iltihabi süreçleri tetiklemeden) yapıyor. Kısacası zeytinyağı "en sağlıklı yağ" olma özelliğini hak ediyor. Yazıyı okuyunca bana siz de hak verecek ve muhtemelen günlük kalori tüketiminizin en fazla % 7-8'iyle sınırlamanız gereken doymuş yağları azaltmaya, çok fazla tükettiğiniz Omega-6 zengini diğer bitkisel yağları azaltıp, zeytinyağına daha fazla ağırlık vermeye başlayacaksınız.

HAZMI KOLAYLAŞTIRIYOR!

Kabızlığı önler ve safra yapısını dengeler

Zeytinyağının en kolay hazmedilen yağ olduğu biliniyor. Saf zeytinyağı midede helikobakter isimli mikrobun çoğalıp yayılmasını engelleyebiliyor. Bu nedenle zeytinyağının yaygın olarak kullanıldığı bölgelerde ülser, gastrit, mide kanseri gibi sorunlara daha seyrek rastlanıyor. Safra yapımını uyarıyor, dengeliyor, safra kesesi taşı oluşumuna yol açan süreçleri yavaşlatıyor. Kabızlığı azalttığı da iyi biliniyor. Kısacası zeytinyağı tam bir sindirim dostu doğal üründür.

KANSER

Zeytinyağı kanserden korur mu?

Zeytinyağı kullananlarda bazı kanserlere yakalanma riskinin azaldığını gösteren bulgular var. Yunanistan, İspanya, İtalya ve Amerika'da yapılmış güvenilir çalışmalar, özellikle meme kanseri ile yağ tüketimi arasında bir bağlantının olabileceğini düşündürüyor. Doymuş yağ (hayvansal yağlar, margarinler) tüketenlerde meme kanseri sık görülürken, zeytinyağı tüketenlerde oran bir hayli azalıyor. Diğer taraftan çalışmalar düzenli olarak zeytinyağı yiyenlerde kalınbağırsak, prostat, mide ve pankreas kanserine yakalanma riskinin de daha az olduğunu gösteriyor. Zeytinyağının kansere karşı sağladığı bu avantajın muhtelif nedenleri olabilir. Bunlardan biri kimyasal yapısı olmalıdır. Zeytinyağı tekli doymamış yağlardan çok zengindir. Doymamış yağ oranı ise margarin, tereyağı ve diğer hayvansal yağlardan düşüktür. Zeytinyağında bulunan güçlü antioksidan maddelerin (polifenoller, E, C vitaminleri...) ve skualen isimli maddenin de etkili olabileceği kabul ediliyor. Skualen çok güçlü bir anti tümör madde.

YAŞLANMA

Ömrü uzatır mı?

Zeytin ağacı dünyanın en uzun ömürlü ağaçlarından biri. Bir yerlerde bu kutsal bitkinin neredeyse 500 yıl kadar yaşayabildiğini okuduğumu hatırlıyorum. Yaşı 100 yılı geçen zeytin ağacı sayısının da bir hayli fazla olduğunu da biliyorum. Uzak Doğu ve Amerikalıların o çok övündükleri ginkgo biloba ağacı ile kıyaslandığında zeytin ağacının ömrünün daha uzun olduğu kesin! Bu uzun ömürlülük durumunu tesadüfü bir şey sanmayın. Zeytinin gövdesinde, yaprağı, dalı ve meyvesinde çok sayıda antioksidan, mikrop öldürücü, mantar yok edici onlarca madde var. Bu doğal anti-kanser, anti-mikrobik, anti-mantar maddeler onu dış zararlardan koruyor, ömrünü uzatıyor. Ömrü bu denli uzun olan bir bitkinin bu "uzun ömür" desteği ürünlerinin başka ömürlere ömür katması da sürpriz olmamalıdır. Bana göre zeytinin kendi uzun ömürlü olduğu için beklenen hayat süresini de uzatıyor. Bunun bilimsel kanıtları da var. Akdeniz halklarının uzun ömürlü halklar arasında ilk sıralarda yer almasında, Akdeniz mutfağının ve bu mutfağın başoyuncusu olan zeytinin ve zeytinyağının büyük bir önemi var. Zeytin ve zeytinyağı güçlü antioksidan yapısı, sahip olduğu anti kanser molekülleri ve kan yağlarına yaptığı iyileştirici etkiler nedeniyle ömrü uzatıyor.

SAĞLIKLI CİLT

Cilt yaşlanmasını önlüyor mu?

Zeytinyağının çok önemli bir özelliği de cilt yaşlanmasını geciktirmesi. Cildi sıkılaştırdığı, nem oranını yükselttiği, cilt yaşlanmasını geciktirdiği biliniyor. Cilt yaşlanmasının %80'i güneş ışınlarından kaynaklanıyor ve buna "foto yaşlanma" deniyor. Zeytinyağı güneş ışınlarının temel zararlıları olan ultraviyole dalgalarının cilt üzerindeki olumsuz etkilerine engel oluyor. Zeytinyağının cildi yatıştırıcı, iltihabi süreçleri baskılayıcı bir gücünün de olduğu belirtiliyor. İşte bu nedenlerle ünlü kozmetik üreticilerinin çoğu zeytinyağını ürünlerine çoktan eklediler. Zeytinyağı yemenin de cildi içten desteklediği biliniyor. Kozmetik dermatologların çok önem verdiği iki cilt dostu yağ var. Biri Omega-3 yağları, diğeri de oleik asit yani zeytinyağı. Oleik asit Omega-9 olarak da biliniyor. Diğer taraftan zeytinyağının beden temizliğinde (sabun yapımında bu nedenle kullanılıyor) ve saç bakımında da faydalı olduğu tarihsel bir gerçek.

KALP-DAMAR HASTALIKLARI

Zeytinyağı kolestrolü azaltır mı?

Zeytinyağı tüketen toplumlarda toplam kolesterol ve kötü kolesterol LDL'nin daha düşük, iyi kolesterol HDL'nin ise daha yüksek olduğu biliniyor. Bizim toplumumuzda da muhtemelen benzer sonuçlar var. Zeytinyağı tüketiminin çok yüksek olduğu Ayvalık halkının kolesterol düzeyinin Türkiye'nin diğer kısımlarından daha az olduğunu gösteren çalışmalar (Dr. Mahler ve arkadaşları) 10-15 yıl önce yayınlandı. Farklı ülkelerde yapılan yüzlerce çalışma zeytinyağı tüketiminin kolesterol dengesini olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Zeytinyağının diğer sıvı yağlardan farkı, kötü kolesterolü (LDL) azaltıcı etkiyi iyi kolesterolü (HDL) yükselterek sağlayabilmesidir. Diğer bitkisel yağlar da, doymuş yağ yerine kullanıldıklarında toplam ve kötü kolesterolü azaltıyorlar ama bunu iyi kolesterol HDL'yi de azaltarak başarabiliyorlar. Zeytinyağının kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkisi sadece kolesterolü dengelemekle de sınırlı değil. Güçlü antioksidan aktivitesi sayesinde LDL kolesterolün oksidasyonunu da önlemesi büyük bir avantaj olarak gösteriliyor. Kısacası zeytinyağı tam bir damar dostu.

ZEYTİNYAĞI YAŞLANMAYI YAVAŞLATIR

Antioksidan etkisi ile yaşlandırıcı serbest radikallerin etkisini azaltır

Güçlü mineral ve vitamin yapısıyla kemikleri güçlendirir

Cilt yaşlanmasını geciktirir

Kalp damar hastalıklarından korunmaya yardımcı olur

Eklem sorunlarıyla mücadeleyi kolaylaştırır eklemlerin kayganlığını arttırır

Güçlü bir vitamin ve mineral kaynağıdır. (Prof. Dr. Osman Müftüoğlu)

27 Aralık 2009 Pazar

Çikolatanın Faydaları


Çikolata,ondan vazgeçemiyormusunuz değilmi? diyet yapanlar için tam anlamıyla bir başbelasıdır sütlüsü,bitteri bulunur ekmeğe sürülür kokusu bile insanı mest eder çikolata her yönüyle bir mutluluk yiyeceğidir faydalarıda saymakla bitmez aslında ama biz birazını maddelere dökelim istedik buyrun.....



-Kanserle arasında büyük bir düşmanlık vardır kansere karşı koruyucudur
-Yeşil çaya göre kat kat fazla antioksidan içerir
-Kalsiyum kaynağıdır
-Mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin hormonun salgılanma oranını ciddi bir şekilde yükseltir
-Yüksek tansiyona iyi geldiği söylenir
-Dişler için faydalı olan fluorid maddesi ihtiva eder
-Damarlara faydalıdır
-Bağışıklık istemine faydalıdır
-

Kekik ve Faydaları

Kekik ülkemizdegenellikle baharat olarak kullanılır. Yağlı ve ağır yemeklerin tadını zenginleştirir, sindirimi kolaylaştırır. Şifalı bitki olarak kekik; öncelikle kramp çözücü, dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır. Bitkinin önemli etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları etkileyerek, krampları çözebilir. Aymı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara biçiminde kullanılabilir. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır. Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı ile geçiştirilebilir, kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir. Boğmaca ve öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı, çay içiminin yanısıra, kekik banyoları da çok yararlıdır. Güçzüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılabilir. Kekik çayı ile ayrıca adet kanamaları dengelenebilir, adet zamanlarındaki kramplı ağrılar geçiştirilebilir, ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir. kekik çayı içimi ve kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizma güçlendirilebilir ve dengeye kavuşturulabilir. Kekik tentürü friksiyonları ile (ovarak sürme) romatizmal ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar ve organ titreklikleri tedavi edilebilir. Sıcak kekik yastıkları ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar sağlanabilir. Bu küçük bitki yastıklarını herkes hazırlayabilir. Kekik, öksürük ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da başarılı biçimde kullanılabilir.

Kekik çayı, bedenin değerli organlarını temizler. Sabahları kahve veya çay yerine bir bardak kekik çayı içen, etkisini kısa sürede fark edecektir: Zeka keskinliği, midede rahatlık, sabah öksürüğüne tutulmamak ve genel bir rahatlık. Kekik, papatya ve civanperçemi, güneşli havada toplanıp, bir kuru bitki yastığı hazırlanır. Bu yastığı uygularken, bir yandan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay içildiğinde, sinirsel yüz ağrıları iyileşebilir. Eğer aynı zamanda kramp da varsa, kurutulmuş kurtpençesi yastığı uygulamak gerekir. Kekik, çiçeklenme zamanı olan haziran- ağustos arasında toplanır ve öğlen sıcağında toplananları en etkili olanlarıdır. Kekik yağı, kötürümlükte, kalp krizlerinde, organ sertleşmesinde (skleroz ), kas erimesinde, romatizmada ve burkulmalarda kullanılabilir. Mide ve dölyatağı kramplarında bitkinin içten ve dıştan kullanılması önerilir. Günde 2 bardak kekik çayı içilmelidir. Dıştan kullanıldığında, bitkilerin sap ve çiçeklerinden hazırlanmış bir kuru bitki yastığı uygulanmalıdır. Yatmadan önce bu yastık sıcak hava ile ısıtılır (kaloriferin üzerine koyarak veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ve midenin veya dölyatağının (rahim) üstüne koyulur. Tümörlerde, eziklerde ve eskimiş romatizmalarda da bu yastık önerilir. Solunum yolları hastalıklarında, kekik, sinirliot ile birlikte çok eski zamanlardan beri kullanılmakta olan etkili bir yöntemdir. Balgamlı bronşitlerde, bronşiyal astımda ve hatta boğmacada, kekik ile sinirliot karışımını çayı, limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak, günde 4-5 bardak içilebilir. Zatürre tehlikesine karşı bu çay saatte 1 yudum içildiğinde etkisini gösterecektir. Kekik'in, alkol bağımlılığına karşı kullanılabileceğini de unutmamak gerekir. Bir avuç dolusu bitki, 1 litre kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa koyulur ve hastaya 15 dakikada 1 yemek kaşığı içirilir. Sonra mide bulanması, kusma, dışkı ve idrar çıkarma, terleme, yemek ve içmek için duyulan büyük iştah izler. Bu uygulama doğal olarak bir kerede kalmamalı ve gerektiğince yinelenmelidir. Kekik, sara krizlerine karşı da önerilebilir. Günde 2 bardak içilen bitki çayı yalnızca krizler arasında değil, yıl boyunca, 10 günlük aralarla 2-3 haftalık kürler halinde uygulanmalıdır.

UYARILAR : Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak : Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

Kekik Tentürü : Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Bitki yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Turp ve Faydaları

'İnce ince doğranıp üzerine bol limon ve tuz eklenince tadı şahane olan sebze nedir?' diye sorsak; kuşkusuz herkesin sıralayacağı birçok sebze vardır.
Ama bunların arasında biri var ki özellikle de balığın yanında güzel gider. Bol vitamin deposu bu sebze, 'turp'. 'Grip olacak mıyım?' korkusu da herkesi bu kadar sarmışken 'turp gibiyim, tuurrp' demek isteyenler için, diyetisyen Serkan Tutar'dan bu sebzenin faydalarını, zararlarını ve ne kadar yenilmesi gerektiğini öğrendik.

Karaciğer ve safra kesesi sağlığı için büyük önem taşıyan turp, içerdiği antioksidan bileşikler ile kansere karşı da koruyor. Karaciğer ve safra kesesi sağlığı açısından siyah turpu, antioksidan içeriği açısından ise kırmızı turpu tercih etmelisiniz. Turp, lif içeriği ve glukosinat bileşikleri ile kalın bağırsak kanseri başta olmak üzere diğer kanserlere karşı koruma sağlıyor. İdrara çıkışı hızlandırıyor ve ödem çözücü etki sağlıyor. Safra kesesi üzerindeki olumlu etkisi ile sindirimi kolaylaştırıyor. Ayrıca kan şekerini yavaş yükselten bir sebze olduğu için şeker hastaları da rahatlıkla yiyebiliyor. Diyet yapanların da turp yemesinde sakınca yok; çünkü kalorisi oldukça düşük. 1 kâse turp rendesi yediğinizde yalnızca 12 kalori alıyorsunuz. Bunun yanında günlük posa ihtiyacınızın yüzde 25'ini karşılamış oluyorsunuz.

'Turp domuz gribine karşı korur mu?' diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim. Turpun domuz gribine karşı doğrudan etkisi olmasa da dolaylı etkisi var. A, C ve E vitaminleri yönünden zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve domuz gribine karşı koruyucu etki sağlıyor. 1 kâse turp salatası yediğinizde günlük C vitamini ihtiyacınızın yüzde 40'ını karşılamış oluyorsunuz.

Turp, yüksek oranda potasyum içeriyor ve kalp kası dâhil bütün kasların düzgün çalışması için gereken mineralleri içinde bulunduruyor. Vücuda yeterli miktarda alınan potasyum ise tansiyona karşı koruyucu özellik taşıyor. Turpun içinde yüksek oranda bulunan folat, onu diğer sebzelerden ayırıyor. Vücud folatı, DNA'nın onarımında kullanıyor. 1 kâse turptan günlük folat ihtiyacının yüzde 7'sini karşılanabiliyor. Serkan Tutar, kalsiyum bitkisel kaynağı olan turpu özellikle menopoz dönemindeki kadınlara öneriyor.

Yaprakları da turp kadar faydalı

Tutar, turp yapraklarının da, içerdiği beta-karoten, C, E, B6, B9 vitaminleri ile kalsiyum açısından çok iyi bir sebze olduğunu söylüyor. Beta-karoten, göz ve akciğer sağlığına iyi geliyor. Turp yapraklarının yaşlanmayı yavaşlatıcı etkisi de varmış. 'Bu yaprakları nasıl yiyebiliriz?' diye düşünüyorsanız; çorbalara ya da salataya ilave ederek veya ıspanak gibi pişirerek yiyebilirsiniz.

Turp içerdiği kükürtlü bileşiklerden dolayı gaz yapıyor. Aşırı yenilmesi sonucunda ishal olunabilir; çünkü bağırsakları hızlandırıyor. Ayrıca turp yüksek miktarda oksalat içeriyor. Ve oksalatlar vücuttan demir ve kalsiyum gibi değerli minerallerin atılmasına sebep oluyor. Yani turpun aşırı tüketimi de mineral kaybına yol açıyor.

***

Kimler az yemeli?

Böbreğinden oksalat (bir çeşit böbrek taşı) taşı dökenler turpu az yemesi gerekenlerin başında geliyor. Çünkü vücuttaki oksalat miktarı arttığında kalsiyum kaybı daha fazla oluyor.

İshal olanlar ve gaz sancısı çekenler.

Mutsuz (irritabl) bağırsak sendromu olanlar.

Gastriti olanlar turpu pişirerek yemeli.

Açık ülser yarası olanlar turp yememeli.

***

Astımın ilacı turp ve bal

Turpun herkesin bilmediği ve aktarların tavsiye ettiği bir kullanım şekli var ki öksürüğe ve astıma birebir. Siyah turpu oyduktan sonra içine biraz bal koyun. Bir süre beklettikten sonra sulandığını göreceksiniz. Bu karışımı yiyenlerin çoğunluğunun öksürüğü kesilmiş. İşte onlardan biri Zeytinburnu'nda yaşayan Ayten Yılmaz. "Ağır bir astım hastasıydım ama turp ve bal karışımı sayesinde iyileştim. Şimdi rahat nefes alıyorum." diyen Yılmaz maşallah turp gibi sağlıklı görünüyor.

Aşurenin faydaları,


Bugün Aşure günü bana çocukluğumuzu hatırlattı.Bizim Konyada aşure muharrem ayı içerisinde herhangi bir gün büyük kazanla pişer kovalara doldurulur birde saplak dediğimiz bir bakır büyük kepçe diyelim oda alınır ev ev dolaşılıp tencere tas istenip onlara evde oturanın kalabalıklğına göre doldurulurdu.Bayram gibi yaşardık o günü hala bu adet devam ediyor ama biz orda değiliz tabii...Şimdi bu günün fazileti ve aşurenin faydalarına geçelim.


Her kim Aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder." [Hadis-i şerif]

Aşure, çorbaların en güzeli, en tatlısı, en bereketlisi... "Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Allah Teâlâ'nın ayı, günü, yılı olmaz fakat rahmetine ermenin önemli fırsat olduğu için Peygamber Efendimiz (sav) böyle buyurmuşlardır. Aşure gününün Allah'ın katında önemli bir yeri vardır. Aşure günü Muharrem ayının 10. günüdür. Kelime karşılığı on veya onuncu anlama gelmektedir.

Kuranda ise Fecr suresinin ilk ayetlerinde "And olsun ki Muharrem ayının ilk on gecesine" diye geçmektedir. Muharrem ayının 10. günü oruç tutularak aşure pişirmek adet olmuştur.

Aşure'nin hikâyesi
Aşure pişirmek Osmanlıdan sonra daha önem kazanmıştır. Nuh peygamber zamanından geldiği de bilinmektedir. Herkes aşurenin varoluş hikâyesinin Hz. Nuh tufanı ile başladığını bilmektedir. Hz. Nuh, Hz. İdris peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberden biridir. Aşurenin hikâyesi ise şu kıssaya dayanmaktadır:

Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır. Sonunda kavmini Allah'a şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.

Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır. Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar. Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder. Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır. Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar. O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz. Aşurenin hikâyesi de bir rivayete göre bu kıssaya dayanmaktadır. Yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure. Osmanlı zamanında bu aya çok önem verilir idi. Muharrem ayının 10. günü oruçla başlanırmış güne, kazanlarca aşureler yapılıp eşe dosta, konu komşuya dağıtılırmış. O zamanda aşure dağıtan gönüllü "aşure sebilcileri" varmış. Fakire, fukaraya aşure dağıtırlarmış.

Aşure günü olan önemli olaylar;
Yerlerin ve göklerin yaratılması

Hz. Ömer'in tövbesinin kabul olması,

Hz. Nuh'un tufandan kurtulması

Hz. Yunus'un balığın karnından çıkması

Hz. İdris'in göğe çıkması

Hz. İbrahim'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması

Hz. Süleyman'a saltanat verilmesi

Hz. Eyyub'un hastalıklarından kurtulması

Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun'un helak olması

Aşurenin faydaları
Aşurenin içinde bulunan malzemelerin hepsinin insan sağlığına önemli katkıları bulunmaktadır. Fasulye, nohut, kuru üzüm, buğday, kuru incir, kuru kayısı vb... malzemelerin her birinin farklı yararının olduğu ve hepsinin de bir çorbada bulunması çocuklar açısından da önemli bir besin kaynağı oluşturmaktadır. Tahıl ve kuru baklagiller birlikte kullanıldığı için protein, kuru meyveler kullanıldığı için de yoğun vitamin barındırır.

Buğday, nohut, fasulye, kuru üzüm, kayısı, badem ve ceviz gibi yaklaşık 10 baklagil, meyve ve sert kabuklu yiyecekler katılıyor. Bunun dışında bazı bölgelerde haşhaş, susam, nar, kenevir, kuru elma ve portakal gibi malzemeler de eklenebiliyor. Kişiden kişiye ve damak zevkine göre içine değişik besinlerde katılabilir.

- Aşure içinde sadece bitkisel yağlar olduğu için de kolesterol bulunmaz.

- Aşurenin B2, B1, C, A vitamininin yanı sıra bol miktarda demir, çinko, fosfor, kalsiyum ve sodyum içerdiğini de anlattı.

- Aşurenin sağlık için daha sık tüketilmelidir.

- Aşure, özellikle çocuklar için büyük bir enerji kaynağıdır.

- Tatlı olarak çocukların kolaylıkla tüketmesi sağlanabilecek aşure, vücut direncini artıracaktır. -Vitamin ve mineral deposu olan aşure, vücudun daha dirençsiz kalabildiği bu dönemlerde mutlaka tüketilmelidir.

- Aşure sadece bir ay değil diğer aylarda tüketilmedir.

- Kış aylarında soğuk ve hastalıklara karşı gerekli olan enerji, vitamin ve minerallerin önemli kısmı aşurede bulunmaktadır.

İç Anadolu'da "Kurban kestiysen aşure de pişireceksin" diye bir gelenek olduğu söylenilir. Dilden dile pelesenk olmuş bu söz, kimilerine göre yapılmasını dahi şart koşmuştur. Hatta kurbandan kalan et saklanılır. Pişen aşurenin içine bir parça da et konulur. Bazı kasabalarda ise aşurenin içerisine kuyruk yağıda katılmaktadır. Denizli yöresinde aşurenin yanında keşkek de pişirilir. Bazı yörelerde şeker yerine pekmez katılır. Çorum'da "pekmezli hedik" de denilmektedir. Antep yöresinde ise içerisine anason da eklenilir. Ege bölgesinin çeşitli illerinde damla sakızı da katılmaktadır.

25 Aralık 2009 Cuma

PROF DR AHMET MARANKİ KAFURU VE BEYAZ İSPİRTO KÜRÜ

Kafuru ve beyaz ispirto, Ahmet Marankinin önerisi ile, diz ağrılarını dindirmeye yardım edecek, 2 doğal madde. Bu kür ile inşallah, tez zamanda daha sağlıklı yürüyüşlere kavuşabileceksiniz. Bu kür önerisi, Prof. Dr Ahmet Marankiden geldi. Hemen malzemelerimizi sayalım ve kullanım şeklini anlatalım.
GEREKLİ MALZEMELER :
* 1 lt beyaz ispirto
* 4 adet, kesme şeker büyüklüğünde kafuru,
HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ : Kafuruları, ispirtonun ,içine atıp 3–4 gün bekleterek eritin. Kafurular eridikten sonra, her akşam yatmadan önce bu karışımı dizlerinize sürerek, streç filmle sarın.

24 Aralık 2009 Perşembe

Osteoporoz ve Beslenme

Osteoporoz büyük ölçüde önlenebilen bir hastalıktır. Kuşkusuz önlemlerin başında beslenme vardır. Gerektiği gibi bir diyet uygulanması hastalığın riskini büyük ölçüde azaltacaktır.


Osteoporoz büyük ölçüde önlenebilen bir hastalıktır.YAĞ

_ Diyetinizde küçük değişiklikler yaparak, kırılgan kemikleri ve gelecekteki kırıkları önleme yönünde uzun bir yol alabilirsiniz.
_ Beslenmenin kemik sağlığı üzerinde öylesine güçlü bir etkisi vardır ki, daha iyi kemiklere sahip olmak amacıyla yediklerinize dikkat etmek için asla çok geç ya da
çok erken değildir. .

Diyetiniz ve beslenme durumunuz hormon dengenizi ve kemik sağlığınızı birçok biçimde etkileyebilir.
Pek çok kişi yüksek bir kalsiyum diyetinin öneminin farkındadır, ancak diğer birçok faktör de rol oynamaktadır

KEMİKLERİNİZİ GÜÇLENDİRİN

Osteoporoz riskiniz ile diyetin iz arasındaki en önemli bağlantılar aşağıdakilerin miktarıyla ilişkilidir:

_ Besinlerinizde bulunan doğal bitkisel hormonlar (bitkisel östrojenler) _ esansiyel yağ asitleri
_ Doymuş yağlar
_ Lifli gıdalar
_ Proteinli gıdalar
_ Vitamin, mineral ve eser elementler


DOĞAL BİTKİSEL HORMONLAR

_Pek çok bitki, insan vücudunda zayıf, hormon benzeri bir etkiye sahip olan doğal kimyasallar içerir.
_Bitkisel-östrojenler ve bitkisel-progesteronlar olarak bilinen bu bitkisel hormonlar menopozdan sonraki yakınmalara (Sıcak basmaları, gece terlemeleri, bitkinlik ve düşük cinsel dürtü) ve osteoporoza karşı korunmaya yardımcı olurlar.
Östrojen benzeri maddeler bakımından zengin olan bitkiler şunlardır:

Tohumlar: Hemen hemen tümü, özellikle de keten tohumu, balkabağı tohumu, susam tohumu, ayçiçeği tohumu ve filizlenmiş tohumlar (Örn:Mercimek, soya fasulyesi).

Sert kabuklu yemişler: Badem, fındık, yerfıstığı, ceviz ve bunların yağı.

Rafine edilmemiş tahıllar: Hemen hemen tümü, özellikle de mısır, kara buğday, darı, yulaf , arpa, çavdar, buğday.

Taze Meyveler: Elma, muz, kivi.
Kurutulmuş meyveler: Özellikle hepsi kalsiyumdan zengin olan
hurma, incir, erik, üzüm.

Sebzeler: Koyu yeşil yapraklı sebzeler (Örn: Brokoli, Ispanak), kereviz, rezene. Baklagiller: Özellikle soya fasulyesi ve soya ürünleri, mercimek.

Pişirmelik Otlar: Özellikle sarımsak, zencefil maydanoz, biberiye, adaçayı, ısırgan otu.
Bal: Özellikle yaban çiçeklerinden yapılmış bal; ayrıca arı.poleni ve arı sütü takviyesi.


_Soya ve turpgiller zengin isoflavonoid kaynaklandır. Bunlar, bakteri fermantasyonuyla bağırsaklarda hormon benzeri maddelere dönüşen ve sonra emilerek dolaşıma giren zayıf bitkisel östrojenlerdir.
Sonuç olarak, Japonlarda bu bitkisel östrojenerin kan düzeyleri batı toplumlardakinden 110 kat daha yüksektir. Bu genetik bir etki değildir; zira Japonlar batıya taşınıp, tipik bir batı diyetini takip ettiklerinde, kan hormon düzeyleri ve koroner kalp hastalığı ve kanser gibi hastalıkların riski hızla yerel nüfusun ki ile benzer hale gelmektedir.
_Bir protein olan seks hormonuna bağlanan globülin (SHGB) yapımını tetikleyecek kadar insan östrojenlerine benzemektedir.

_SHGB, diyetsel östrojenleri temizler ve onları tüm vücut içinde, atardamarlar ve kemikleriniz de dahil olmak üzere ihtiyaç duyuldukları yerlere taşır.
_Bitkisel hormonlar menopoz semptomlarının azaltılmasına büyük ölçüde yardımcı olurlar. Öyle ki, Japon kadınları "sıcak basması" anlamına gelen eşdeğer bir kelime veya deyime sahip değildirler.

_Bitkisel östrojenler, atardamarlar üzerinde doğal östrojen etkisini de taklit eder. Bu da neden Japonların dünyada en düşük koroner kalp hastalığı oranlarından birine sahip olduklarını açıklamaya yardımcı olabilir.
Bitkisel hormonlar aynı zamanda osteoporoza karşı da koruma sağlar.

_Bitkisel hormonların yanı sıra vitaminler ve potasyum bikarbonat gibi mineralleri içeren meyve ve sebzelerin tüketiminin artması osteoporoz riskini azaltmaktadır. _ Günde en az beş porsiyon meyve, sebze veya salata (patates sayılmaz) yemeyi hedefleyiniz.
_Kahvaltıda taze sıkılmış portakal suyu
_Sabah - öğle arasında muz
_Öğle yemeğinde büyük salata ve bir ell!l.a
_Akşam yemeğinde iki porsiyon sebze (Om.: Ispanak, havuç)
_Tatlı olarak taze meyve

ESANSİYEL YAĞ ASİTLERİ

_Belirli bazı esansiyel yağ asitleri bakımından zengin bir diyetin bağırsak.lardan kalsiyum emilimini uyardığı, idrarda kalsiyum kaybını azalttığı ve kemikte kalsiyum birikimi artışını tetiklediği düşünülmektedir.
_Esansiyel yağ asitleri tüketiminizi artırmanız, kalsiyum emiliminizi desteklemenin yanısıra, osteoporoza karşı korunmanıza da yardımcı olacaktır.
_Esansiyel yağ asitleri vücutta büyük miktarlarda yapılamadıkları için besinlerle alınmalıdır.

Başlıca iki esansiyel yağ asidi vardır:
_Linoleik Asit: (Bir omega-6 çoklu doymamış yağ asidi).
_Linolenik Asit: (Bir omega-3 çoklu doymamış yağ asidi).
_Vücudunuza girdikleri anda, bu iki esansiyel yağ asidi; hücre zarları, sinir kılıfları, seks hormonları için yapı taşları olarak işlev görürler.
_Genel sağlık için düşük yağ diyetlerini izlemenin bir sonucu olarak, esansiyel yağ asitleri eksikliği sık rastlanan bir durumdur.
_Her on kişiden en azsekizinin esansiyel yağ asitleri eksikliği olduğu düşünülmektedir. _ Eğer günde 30 g eşdeğeri kuruyemiş veya tohum yemiyorsanız, diyetinizin esansiyel yağ asitleri bakımından fakir olması muhtemeldir.
Esansiyel yağ asitlerini kullanım biçiminizi, eksikliğe katkıda bulunabilecek çeşitli diyet ve yaşam tarzı faktörleri de engelleyebilmektedir; bunlar:

_Çok fazla doymuş (hayvansal) yağ tüketimi
_Çok fazla trans-yağ asidi (Örn: Bazı margarinlerde bulunur) tüketimi
_Çok fazla şeker tüketimi
_Çok fazla alkol tüketimi
_Vitamin ve mineral eksikliği, özellikle vitamin B6, çinko ve magnezyum
_Çok sıkı diyet yapma
_Sigara tüketimi
_Hava kirliliği
_Aşırı stres
_Eğerr diyetiniz esansiyel yağ asitlerinden yoksun ise, metabolizmanız mevcut olan sonraki en iyi yağ asitleriyle (Örn: Doymuş yağ asitlerinden türetilen) idare edebilir, ancak bu ideal değildir.
_Vücudunuzdaki her hücre, hücre zan olarak bilinen bir yağ kılıfıyla çevrelenmiştir. _ Eğer diyetiniz esansiyel yağ asitleri bakımından zenginse, hücre zarlannız (kemik hücrelerindekiler dahil) bunlann daha yüksek bir oranını içerir ve esnek, sağlıklı ve genç kalır.
_Eğer diyetiniz esansiyel yağ asitleri bakımından fakirse, hücre zarlannız diğer yağ tiplerinden daha fazla içerir. Bunlar da hücre zarlannı daha sertleştirir; kurumaya, kaşıntıya ve vaktinden erken yaşlanmaya daha yatkın kılar.

Esansiyel yağ asitleri aynı zamanda seks hormonlan için yapı taşlan olarak işlev
gördüğünden, bunlann yokluğu hormon ve prostaglandin dengesizliğine yol açar. Bu dengesizlikler enflamatuar hastalıklar (Örn: Akne, astım, sedef, romatoid artrit), kan pıhtılan, siklik meme ağnsı, düzensiz adet, menopoz belirtileri, kuru kaşıntılı deri ve osteoporoz gelişme riskini artırabilir.

_Esansiyel yağ asitleri eksikliği aynca D vitamininin fonksiyonunu da etkiler.
Dolayısıyla bağırsaklardan daha az kalsiyum emilir ve kemiklerinizde daha az bırikir. _ Kemik sağlığınız için en yararlı esansiyel yağ asitleri, gammalinoleik asit (GLA-çuha çiçeği ve hodan yağlannda bulunur) ve eikosapentaenoik asittir (EPA-yağlı balıklarda bulunur). .
Esansiyel yağ asidi alımınıZ! artırmak için, aşağıdakilerden daha fazla yemeye çalışın: _ Kuruyemiş ve Tohumlar: Bunlan tahıl gevreği, yoğurt, tatlılar ve salataların üzerine serpmeye çalışın.

_Yeşil sebzeler: Özellikle de koyu yeşil yapraklı sebzeler.
_Soya fasulyesi ve keten tohumuyla zenginleştirilmiş ekmek.
_ Yağlı balıklar: Uskumru, ringa, somon, alabalık, sardalye ve hamsi gibi... Haftada en az 300 g yemeyi hedefleyin.
_ Ayçiçeği ve zeytin yağlan: Pişirme de ve salata sosu olarak.
_Yalnız linoleik asit: Ayçiçeği tohumu, badem , mısır, susam tohumu ve sızma zeytin yağında bulunur.
_Bir esansiyel yağ asidi takviyesi aldığınızda, kısa sürede daha kalınlaşan, güçlenen ve yanlmaya daha az yatkın olan tırnaklannızda yararlı bir etki fark edeceksiniz. Bu, kemikırinizin de daha güçlendiğinin iyi bir belirtisidir.
_E vitamini esansiyel yağ asitlerinin etkisini artırır. Zira onun vücutta korunmasına yardımcı olur.
_Esansiyel yağ asitlerinin metabolizması sırasında bazı vitamin ve minerailere de gereksinim duyulur. Bu vitamin ve mineraller şunlardır:
_C vitamini
_B6 vitamini
_B3 vitamini (niasin)
_Çinko
_Magnezyum
Somon Balığı Kemik Erimesini Önlüyor

Amerika'da yapılan bir araştırmada, somon balığının halk arasında kemik erimesi olarak bilinen, özellikle kadınların korkulu rüyası osteoporoza karşı etkili olduğu ortaya çıktı. Amerikalı bilim adamları; 'Miacalcic' adlı ilacın etken maddesi olan 'salmon calciton', somon balığının laboratuar ortamında sentetik olarak üretilmesiyle elde ederek, osteoporoza karşı doğal tedavi sağladığını belirttiler. Uzmanlar, salmon calciton'in insan vücudunda da varolduğunu ve kalsiyum metabolizması içerisinde fizyolojik olarak etkili olması açısından önemli bir hormon olduğunu kaydetti. Uzmanlar ayrıca, bu hormon sayesinde hastaya dışarıdan bir madde verilmeden, sadece vücuda yapılan hormon takviyesiyle kemiklerin güçlendirilebildiğini vurguladı.

Kuru Üzümün Faydaları

Kurusumu yaşımı daha faydalıdır tartışmalarını bir kenara bırakıp her ikisinide yiyin diyoruz biz ama kurusunuda biraz anlatalım istedik


-Damar sertliğine iyi gelmektedir
-Öksürüğe iyi gelmektedir
-Safra kesesini temizler
-Başağrılarına birebirdir
-Bağırsak iltihaplanmalarına iyi gelir
-Tansiyon hastaları için iyidir
-Kireçlenmeyi önler
-Yaralara iyi gelir
-İktidarsızlığa iyi gelir
-

23 Aralık 2009 Çarşamba

Vücudun içten temizlenmesi: Su ve elma sirkesi Faydaları



Vücudun içten temizlenmesi, genel sağlık açısından büyük önem taşımaktadır. Elma sirkesi vücuttaki kirleri ve birikintileri eritiyor, su ise atar, elma sirkesinin ph (asit değeri) vücudun ph değeri ile aynı olduğundan kirleri eritirken, vücudun hücrelerine zarar vermez. Ayrıca günde en az 1,5 litre su içmek çok önemli, vücudun zehirlerinin ve ihtiyaç duymadığı fazla ve birikmiş maddelerinin atılmasını sağlar. Elma, ayrıca vitamin-mineral deposudur.
Elma (malus domestıca) bitki özellikleri :
Dünyamızda 5000'den fazla türü olan elma hakkında herhangi bir tanımlamaya hiç gerek yok. Damak tadınıza en uygun elma türünü seçebilirsiniz.
Bileşim: su oranı %85, şeker %12, pektin, organik asitler, soda, fosfor, tanen, vitamin a, b1, b2, c, e, pp. Kullanım alanları ve biçimleri: elma, içerdiği organik asitler, soda ve fosforun yardımı ile beyni, karaciğeri ve mideyi çok olumlu etkiler. Kullanım biçimleri, taze meyve ve meyve suyu olarak sıralanabilir. Çiğ elma kabuğu yenerek bedendeki ürik asit azaltılabilir. Pişmiş elma ile yapılan kompresler yumuşatıcı ve rahatlatıcıdır. Taze elma suyu ile yıkanan kırışık ve pörsük deri canlılık ve tazelik kazanır. Yatmadan önce yenen bir elma, rahat uyumaya yardımcı olur. Kabızlığa karşı pişmiş elmanın etkili olduğu bilinir. Gut, böbrek, mesane hastalıklarına ve hemoroite karşı uygulanacak bir elma küründen yararlı sonuçlar alınabilir. Deri döküntülerine, gut ve romatizma rahatsızlıklarına karşı, taze elma suyu başarıyla kullanılabilir.
Elma suyu, özellikle soğuk algınlığına, öksürüğe, ses kısıklığına, yüksek ateşe ve iltihaplı hastalıklara karşı başarılıdır. Ama çok soğuk içilmemelidir. Elma suyu ayrıca, romatizmal böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, damar sertliği ve egzamaya karşı da kullanılabilir. Elma genelde, yatıştırıcı ve ateş düşürücüdür. Elma suyu, sindirim sistemini uyarır ve mide mukozasını güçlendirir. Sindirim yetersizliğine karşı, rendelenmiş bir elma yemeklerden önce yenilmelidir. Ama rendelendikten sonra, rengi koyulaşana kadar bekletilmelidir. Ham elma rendesi ishale karşı kullanılabilir. Kısaca, sağlıklı yaşamaya önem veren kişinin yakınında her zaman elma bulundurması gerekir.

Elma sirkesi, doğal bir yaşam iksiridir!
Bileşim: Kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, a vitamini, beta-carotin, b1, b2, ve b6 vitaminleri, c vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri. Yaşlılığımızda da sağlıklı olabilmek için hareketli bir yaşam ve sağlıklı bir beslenme biçimi oluşturmaya özen göstermeliyiz..
İşte burada elma sirkesi seçiminin değeri ile karşılaşıyoruz. İçerdiği çok değerli ve çeşitli maddeler nedeniyle, en sağlıklı sıvılardan biridir o. Elma sirkesi, bedenimizi içten ve dıştan tedavi edebileceğimiz olağanüstü bir doğal ilaçtır. Burada size, bedeninizi genel anlamda güçlendirmek, çeşitli hastalık belirtilerini hafifletmek ve gerekli cilt bakımını yapmak için elma sirkesini nasıl kullanabileceğinizi anlatmak istiyorum.

Kullanım biçimleri:
Doğal elma sirkesinin en etkili kullanım biçimi, çiçek balı ile
karıştırılarak oluşturulur:
*1 bardak su
*1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesi
*1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı, hepsi iyice karıştırılır ve sabahları aç karnına küçük yudumlarla içilir. Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi
güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir. Bu enerji kokteyli ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar
sağlayacaktır. Sabahları aç karnına içtiğiniz bir bardak elma sirkesi-bal kokteylinin içindeki müthiş zenginliği öğrenmiş bulunuyorsunuz artık. Bu zenginliğin sağlığımıza yaptığı katkılara da şöyle kısaca bir göz atmamız herhalde yararlı olacaktır:
- Öncelikle bedenimiz güçlenir ve bedensel uğraşlara ve strese karşı koyabilecek dayanıklılığı kazanır. Sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, kalp kasları dâhil olmak üzere tüm kas yapısı da güçlenecektir. Kramplara karşı, kokteylinizi maden suyu ile hazırlayabilir
ve her öğünde 1 bardak içebilirsiniz.
- Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişiler, bağışıklık sistemleri sirke-bal kokteyli sayesinde güçleneceği için, bu tür sıkıntılardan büyük çapta kurtulmuş olacaklardır. Ama bu tedaviyi aşağıdaki plana göre uygulamakla kalıcı sonuçlara ulaşabilmek mümkün olacaktır.
- Soğuk algınlığı ve grip zamanlarından önce, 4 haftalık bir sirke-bal kokteyli kürüne başlayın ve günde 3 bardak için.
- Ayrıca, 4 gün boyunca akşam saatlerinde 1 ekinezya alın. Üç gün ara verdikten sonra yine 4 gün devam edin ve bu tedaviyi 4 hafta boyunca sürdürün. Bu tedavi, bağışıklık sisteminin güçlenmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu tedaviyi ayrıca doğal c vitamini ile de
destekleyin.
- Sirke-bal kokteyli nezleye karşı da bedeni güçlendirecektir. Nezleye karşı ayrıca, 1 ölçü elma sirkesi 2 ölçü suya karıştırılır, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve inhalasyon(sıvı ilaçların gaz haline getirilerek solunum yoluyla alınması) tedavisi uygulanır.
- Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile 3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür. Bu gargaraların adaçayı ile dönüşümlü yapılması etkiyi daha da arttıracaktır.
- Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırın. Öksürük gıcığına karşı yarım tatlı kaşığı alın ve yavaş yavaş yutun. Ayrıca, bolca kekik çayını balla tatlandırın ve yudumlayarak için.
- Yüksek kolesterole karşı, günde pek çok kere elma sirkesi-bal kokteyli içilir. Salatalarda öncelikle elma sirkesi kullanılır.
- Gaz şişkinliğine karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerek, sağlıklı bir bağırsak florasının(1) temelini atın. Bu kokteyle rezene veya frenk kimyonu çayı da ekleyebilirsiniz.
- Kabızlığa karşı, günde pek çok kere, 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyerek için. Ayrıca, 4 litre ılık suya 1 su bardağı dolusu elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı tuz ekleyerek ayak banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.
- Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için.
- Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce, içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere
karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5-10 dakika gözlerinizi
yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın!
Uyarı: elmanın ve elma sirkesinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

KOLESTEROL VE KARACİĞER YAĞLANMASI İÇİN ;




Günde, 2 diş sarımsak yemek faydalıdır. Ama, ezerek yemek, daha çok fayda sağlar.
* Hergün, 1 bardak suya, 2 kaşık elma sirkesi karıştırıp için. Bu işlem vücuttaki yağların yakılmasında çok fayda sağlar.
* Günde 2 adet közlenmiş soğan yemeyi, alışkanlık haline getirin.
Bunları düzenli olarak, en az 1 ay kullanmalısınız.
ÖMER OSMAN KORKMAZDAN

22 Aralık 2009 Salı

DR İBRAHİM SARAÇOĞLUNDAN TOPUK DİKENİ İÇİN KURU ÜZÜM VE ACI BİBER KÜRÜ



Topuk dikeni, son derece acı veren ve sıkıntı yaratan bir rahatsızlıktır. ayak üzerine basılamayacak kadar can yakar. Dr İbrahim Saraçoğlundan topukdikeni ile ilgili, bitkisel bir öneri geldi.
GEREKLİ MALZEMELER :
3 yemek kaşığı siyah çekirdekli üzüm,
3 yemek kaşığı, acı pul biber,
HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ : havanda dövüp, topuk dikeni olan bölgeye sürün. 3 gün bekletin. 4. gün siyah üzümü, çekirdekleri ile birlikte havanda dövüp toğunuza sarın. 3 gün bekletin. 7. gün hem biber, hemde üzümü havanda dövüp, karıştırın ve topuğunuza sarın. 3 bekletin ve çıkarın.

MS HASTALARI İÇİN BİTKİSEL FORMÜL ÖNERİSİ AHMET MARANKİDEN

MS HASTALARI İÇİN BİTKİSEL FORMÜL ÖNERİSİ AHMET MARANKİDEN
Ahmet Maranki 19 Şubat 2009 tarihinde, Herşey Dahil programında, Ms ve kas hastalarını yakından ilgilendiren önerilerde bulundu. Bu Öneriler, pek çok kişinin derdine derman olur inşallah.
* Soya fasulyesini kaynatıp suyunu için. Fasulyeleri de kavurup yiyin.
* Hekim kontrolünde sülük tedavisi de çok fayda sağlayacaktır.
* Yakıcı yağlar olarak adlandırılan, kekik yağı, hardal yağı, zencefil yağı, havlıcan yağı, biberiye yağı, gibi yakıcı yağları karıştırarak, belden, omriliğin yukarısına doğru, omuz ve dirseklere nokta masajı yapın.

KALP DAMARLARINDA OLUŞAN TIKANIKLIKLARI AÇMAK İÇİN ;Kalp damarlarının tıkanıklığını açmak için, Ahmet Marankinin önerisi alıç çayı.

KALP DAMARLARINDA OLUŞAN TIKANIKLIKLARI AÇMAK İÇİN ;Kalp damarlarının tıkanıklığını açmak için, Ahmet Marankinin önerisi alıç çayı.
GEREKLİ MALZEMELER :
* 1 bardak su,
* 1 er çay kaşığı alıç yaprağı çiçeği ve alıç,
HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ : Suyu kaynatıp, alıçın çiçek, yaprak ve meyvelerini suyun içine atın. Bir kaç dak demlendirdikten sonra, sabah akşam bu çayı için.

ASMA YAPRAĞININ FAYDALARI

Şöyle nefis bir zeytin yağlı sarmaya kim hayır diyebilirki. Peki Sarmasını severek yediğimiz asma yaprağının son derece yararlı olduğunu biliyormusunuz? Asma yaprağı beyinin daha yi çalışmasını sağlıyor.
Sofralarımızdaki bazı yiyecekler ile çevremizde bulunan bazı bitkiler, beynimizdeki çeşitli merkezlerin daha verimli çalışması için destek sağlayıcı aktif maddelere sahipler. Buna göre,
beynin talamus bölgesindeki hafıza merkezinin güçlenmesi için kuru üzüm, asma yaprağı ve yaprak sarması yemeği yenmesi tavsiye ediliyor.
Osmanlı döneminde hafızlığa çalışan gençlere de bol miktarda kuru üzüm yedirilmesi, radyezistlerin bu tespitlerini destekliyor. Pazarlarda sıkça görülen kırmızı Adana turpu parçalandıktan sonra kaynatılıp suyu içilince, beyin bu sebzeden daha fazla istifade ediyor. Ev pelini ve kayın ağacının kabuklarının da kaynatılarak içilmesi, beyin salgısı açısından faydalı olduğu gibi, kayın ağacı kabukları da vücudumuzun savunma mekanizmasını güçlendiriyor.
KAYNAK : YENİŞAFAK

20 Aralık 2009 Pazar

Kolestrolü düşüren bitkiler

Kolesterol Çok ciddi bir sorundur. Kolesterolün yüksek olması ve tedavi edilmemesi durumunda Kalp damarları tammen tıkanacağından ölümle bile sonuçlanabilecek bir dueumdur. Eğer aile içinde birinci derec akrablarda bu sorun var ise mutlaka sizde düzenli kontrollerinizi yaptırmalısınız.
Enginar ve karahindiba kolestrolü önler.

Fasulye, kalp damar tıkanıklığı ve kolesterol düşürmek için birebirdir. Özellikle soya fasulyesinde bu etki çok fazladır.
Fındığın içinde yüksek düzeyde oleik asit bulunduğundan kolesterol yükselmesini önleyerek kalp ve damar hastalıklarından korunmayı sağlar.
Siyah üzüm içindeki maddeler kolesterol düşürücü etki yapar.
Greyfurt, enginar kolesterol düşürücüdür.
Ceviz iyi bir kolesterol düşürücüdür. Cevizin dış kabuklarını soyduktan sonra içinin iskeletiyle birlikte 1 çay bardağı suyun içine akşamdan koyun ve sabah aç karnına için. En az 15 gün her sabah bunu tekrarlamanız gekir.


Kolestrol ve bitkisel çözümü

KOLESTEROL
Günümüzde kolesterolün kalp hastalığı ile bağlantılı olduğuna ilişkin bir şüphe kalmamıştır. Birçok inceleme anormal kolesterol düzeyinin kalp hastalığı riskini doğrudan artırdığını göstermiştir. Daha da önemlisi, geçen yıllarda yapılan birçok araştırma kolesterol düzeyini düşürmenin kalp krizi olasılığını gerçekten azalttığını ortaya koymuştur.

Kolesterol Neden Önemlidir?
Kalp krizlerinin nedeni koroner atardamar hastalığı olarak da bilinen koroner kalp hastalığıdır. Bu hastalıkta kalbe kan götüren damarlarda tıkanma meydana gelir. Bu tıkanmaların en büyük sebeplerinden biri yüksek kan kolesterolüdür. Ayrıca, ateroskleroz olarak da bilinen bu tıkanmalar bedendeki atardamarların hepsinde meydana gelebilir. Bu da kalp krizine, yüksek tansiyona ve bacaklarda kan dolaşımı sorumlarına veya anevrizmaya (atardamarlarda zayıf bir noktanın yada şişliğin oluşması) neden olur.


Kandaki kolesterol düzeyini denetleyerek bu tıkanmaların oluşumu yavaşlatılabilir, hatta durdurulabilir.

Kolesterol, kalp-damar hastalığına yol açan en büyük nedenlerden biridir. Kalp-damar hastalığı, kan damarlarında yada kalpte meydana gelen sorunları anlatmada kullanılan bir terimdir. Kalbe kan veren atardamarların içinde kolesterolün birikmesiyle daralmalar oluşur. Bu sebeple kalp ihtiyaç duyduğu kanı alamaz. Bunun sonucunda da kalp krizi yaşanabilir. Bu nedenle kandaki kolesterol miktarı azaltılırsa, damar tıkanıklığı oluşmasını ve ilerlemesini engellemiş oluruz. Kandaki kolesterolü azaltmanın en iyi yolu, yediklerinizdeki kolesterolü azaltmak ve yediğiniz yağ çeşitlerini değiştirmektir.


Kolesterol Nereden Gelir?
Kolesterol aslında bedendeki birçok dokunun ve hormonun kullandığı önemli bir maddedir. Bu öneminden dolayı bedeniniz kolesterol üretebilir yani sentezleyebilir. Bedeninizdeki kolesterolün büyük bir bölümü kolesterol ve doymuş yağ içeren yiyecekler yemekten kaynaklanır.

Doymuş yağlar yemek de kan kolesterol düzeyinizi yükseltir, ama doymamış yağlar kolesterol düzeyinizi düşürür. Bu nedenle beslenme tarzınızdaki doymuş yağ oranınızı azaltmak gerekir.

Bazı yiyeceklerin etiketlerinde toplam yağ miktarının yanı sıra doymuş yağ oranı da gram cinsinden verilmekte ve yağdan elde edilecek kalorinin yüzdeside belirtilmektedir. Etikette doymuş yağ miktarı yazmıyorsa, doymuş yağ olup olmadığını belirlerken uygulayacağımız iki temel kural vardır: İlk kural; doymuş yağların oda sıcaklığında katı olmasıdır. İkinci kural ise; süt ürünlerinde ve hayvanlardan elde edilen ürünlerde bol miktarda doymuş yağın bulunmasıdır.

Tereyağ, kaymak ve tam yağlı süt doymuş yağların yanı sıra kolesterol de içerir. Bu nedenle bu süt ürünlerinden yapılan her şey hem doymuş yağ, hem de kolesterol içerir. Bu yiyeceklere örnek olarak dondurmayı, peyniri ve fırında pişirilmiş tereyağlı ürünleri verebiliriz.

Özetleyecek olursak, doymuş yağlar yediğimiz yiyeceklerde bulunan bir yağ türüdür. Doymuş yağlar kanımızdaki kolesterol düzeyini yükseltir ve beslenme tarzımızda az bir yer tutmalıdır.


Kan Kolesterol Düzeyleri.
200 mg./dL. İstenen düzey.
200-239 mg./dL. Sınrda, yüksek.
240 mg./dL. yada fazlası. Yüksek.

Kullandığımız yağlarda zeytin, mısırözü, ayçiçek, soya, pamuk çekirdeği gibi bitkisel yağları tercih etmeliyiz. Ayrıca bilimadamları soğuk sularda ve derinlerde yaşayan bazı balıklarda bulunan çoklu-doymamış yağların kan kolesterolünü düşürmede çok etkili olduğunu keşfetmişlerdir. 1970'lerde yapılan çok önemli bir çalışma Grönland'daki eskimolarda kalp hastalıklarının ne kadar az olduğunu ortaya koydu. Bu çalışma eskimoların sofralarında neredeyse sadece balık ve balık


ürünlerinin bulunduğunu gösterdi. Yağlı balık yiyen insanlarda hiçbir kalp hastalığının bulunmaması araştırmacıların çok ilgisini çekti.

Margarinlere Dikkat.
Bitkisel katı margarinler sebzelerden elde edilmelerine rağmen, oda sıcaklığında katı halde bulunurlar. Birinci kural; bu yağların doymuş yağ olduğunu gösteriyor. Katı halde satılan birçok bitkisel ürün için "kolesterolsüz" ya da "kolesterol içermez" şeklinde reklan yapılır. Bu ifadeler doğrudur. Bu ürünler kolesterol içermez, ama doymuş yağ içerir. Doymuş yağ da kanımızdaki kolesterol düzeyini yükseltir.

Kolesterol Düşüren Maddeler: Yüksek kolesterolü düşürmek için katı ve hayvansal yağları hiç kullanmamak gerekir. Beyaz şekerli ve beyaz unlu mamüllerinde kolesterol ve trigliserit oranını yükselttiği bilinmektedir.

Maydanoz, limon, sarmısak, soğan, zeytinyağı kolesterol düşürücü besinlerdir, hergün mutlaka kullanılmalıdır.

Derin deniz balıklarında bulunan omega 3-6-9 yağları içeren kapsüllerden günde 2 adet içilmesini tavsiye ederim.

Keten tohumunu öğüterek günde 2 tatlı kaşığı su ile içilmesi de faydalıdır. Keten tohumunun doğrudan kolestrolü düşürücü özelliği olmasa da, içerdiği omega 3 yağı sayesinde trigliserit i düşürür ayrıca damar yapısına faydası vardır.

Sarmısak günde 1-2 diş yendiğinde hem kolesterole hem de tüm damar sağlığına faydalı olmaktadır. Sarımsak kapsülleri yerine taze kokulu halini tüketmek çok daha faydalıdır.

Ceviz, içerdiği bitkisel steroller sayesinde kolesterolün düşmesine yardımcı olur. Günde 2-3 adet yemek faydalıdır.

Kekik ve karabaş otu bitkilerinden kaynar su içerisine birer tutam atarak 15 dk demleyiniz sonra süzüp içiniz. Sabah, akşam aç iken 1 su bardağı içiniz. 1 ay devam ediniz. Yalnız hipertansiyon sorunu olanlar kekik bitkisini fazla kullanmasınlar.

Halk arasında kalp hastaları genelde oğul otu ve alıç bitkisinin kalp damarlarını açtığını sanarak bu bitkileri kullanırlar. Oğul otu sadece sinirsel kalp çarpıntısını engellediği için rahatlık sağlar. Alıç ise tansiyonu düzenler. Bir de limon, sarmısak ve sirke karışımı formülleri ortalıkta elden ele dolaşmaktadır. Bu karışım da sadece kolesterolü düşürür ama damarları açmaz.



Kolestrol düşüren bitkiler
Kolestrol
AHMET MARANKİ KOLESTEROL DÜŞÜREN BİTKİLER. Kolesterol nasıl düşer? Kolesterolümü nasıl düşürebilirim? Kolesterolü düşürmenin doğal yolları nelerdir? Kolesterol düşürücü bitkiler, Kolesterol tedavisi için bitkisel çözümler, kolesterol düşürmek için Prof. Dr. Ahmet Maranki tavsiyeleri…
Biberiye ve zerdeçal, toz haline getirilip, yemeklere 1/2 çay kaşığı eklenerek tüketilir.
-Ayrık kökü, ardıç tohumu, zeytin yaprağı,kekik, biberiye gibi bitkiler, çay gibi demlenip içilirse kolesterolün düşmesini sağlar.
-Yeşil çayın kolesterol düşürücü etkisi vardır. Siyah çay yerine yeşil çayı tüketmeyi deneyin.
-1 bardak kaynar suya, 1 çay kaşığı toz zencefil konularak 10 dakika. demlendirilir. Günde 3 bardak içilir.
-1 bardak suya 4-10 gram zerdeçal konularak 10 dakika kaynatılır. Günde 2-3 bardak içilir.
-1 bardak kaynar suya, 4-10 gram sarı kantaron konularak 10 dakika demlendirilir. Günde 2 bardak içilir.

19 Aralık 2009 Cumartesi

ibrahim Saraçoğlu Kireçlenme için çınar yaprağı kürü


-
ibrahim Saraçoğlu Kireçlenme için çınar yaprağı kürü
Kategori: İbrahim Saraçoğlu
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu Kireçlenmeye karşı kurutulmuş olgun çınar yaprağı kürünü öneriyor.

Çınar yaprağı kürü beyinde oluşan kireçlenme haricinde vücudun her bölgesinde oluşan kireçlenmelerin giderilmesi için büyük fayda sağlıyor.


Kireçlenmeye karşı Çınar yaprağı kürü :


Hazırlanışı: 1 su bardağı klorsuz suyun içine 1.5 yemek kaşığı kurutularak ufalanmış olgun çınar yaprağı koyarak 1 dakika (daha fazla değil) kaynattıktan sonra ılımaya bırakın. Ilıdıktan sonra süzün .

Uygulanışı: Sabah kahvaltısı ile öğle yemeği arasında aç karnına 1 bardak, Öğle yemeği ile akşam yemeği arasında aç karnına 1 bardak için.

Bu uygulamayı 15 gün yaptıktan sonra 3 gün ara verin. Tekrar 15 gün daha uygulayın.

Dikkat: Her seferinde taze olarak hazırlanmalıdır.Kaynatma süresi 1 dakikadan fazla olmamalıdır. ve aç karnına içilmelidir.

17 Aralık 2009 Perşembe

Bel fıtığına tamamen doğal, ameliyatsız, denenmiş bir bitkisel tedavi

Burda bir sitede gördüğüm belfıtığıyla ilgili bir yazı ilgimi çekti.Çünkü 28 Yıldır bende bu hastalıktan muzdaripim.3Tane belimde 2 Tanede boynumda olmak üzere 5 adet fıtıkla yaşamımı sürdüyorum.Ameliyat olmadım hep kaçtım.Fizik tedavi,ilaç tedavisi idare edip gidiyorum.Okuduğum yazıyı aynen aktarıyorum.Bende isterim denemeyi ama bakım lazım.




Bel fıtığına tamamen doğal, ameliyatsız, denenmiş bir bitkisel tedavi


Sevgili ziyaretçiler.
Bizim denemiş ve faydalanmış olduğumuz bu tedaviyi Allah cc. rızası için sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu tedavi tamamen bitkisel ve hiçbir yan etkisi yoktur.
Yalnız bunu yapacak olan hastanın önceden bel fıtığından ameliyat olmamamış olması lazım.
150 gr küçük doğranmış kuru inciri ve 60 gr kuru bamyayı 8 su bardağı suya katıp bamyalar yumuşayıncaya kadar kaynatıyoruz.
Bamyalar sellenince 1 fincan hakiki zeytinyağı,1 fincan taze limonun suyu,30 gr kuru nane ve 150 gr hakiki balı da bu kaynayan karışıma ekliyoruz. 10 dakika kadar daha kaynatıp bunları blenderla lapa haline getiriyoruz.
Karışımımız hazır…
Daha sonra bir çarşafı ikiye kkatlayıp karışımı biraz sogğuttuktan sonra çok soğuk değil vücudu çok yakmnayacak sıcaklıktayken o çarşafın üzerine döküyoruz.bel bölgesini kuyruksokumu bölgesine kadar kaplayacak şekilde yayıyoruz , rahatsız olan kişi bu karışımın üzerine beli denk gelecek şekilde yatacak. Belinden kuyruk sokumu kemiğine kadar saracak şekilde sarıyoruz güzelce .En dışa da karışımı dışarı taşırmayacak şekilde güzelce bir poşetle sarıyoruz.
BU şekilde hasta oaln kişi üç gün boyunca zaruri ihtiyaçları hariç yataktan çıkmayacak. Yattığı oda havalanmayacak, yani soğuk olmayacak. Mümkünse bu karışım soğumaması için elektrikjli battaniya kullanılacak.
Üç gün sonra hasta bu karışımı belinden çıkaracak ,güzel bir banyo yapacak.Banyodan sonra viksle limonu karıştırıp bele güzelce masaj yapılacak .
masajın ardından yakı yapıştırılacak bütün bel biölgesi kaplanacak şekilde.
Mümkünse 4-5 gün yine dışarı çıkmadan evde istirahat edilecek.Evin içinde dolaşılabilir. Fakat beli soğuk hava ile temas ettirmeyecek.
Yakalar çıktıktan sonra tekrar viks ve limon suyu ile masaj yapılacak bir kaç gün.
Bir ay boyunca mümkün mertebe bel yorulmayacak, ağır işler yapılmayacak.
Bir kaç ayda hasta tamamen eski sağlığına döüyor biiznillah.
BU tedavi bir çok defa denenmiştir.
Ve netice alınmıştır.
Kayseride bir Doktor bu tedaviyi uygulamıştır.
Bize de bir dua ederseniz çok sevinizriz.
Anlaşılmayan yerleri ve ya sorularınızı buraya yazabilirsiniz.
Hepinize sağlıklı günler dileriz.


Usluu.

Menzil Yolu-başka bahar

16 Aralık 2009 Çarşamba

Kırmızı lahana ve faydaları




Kırmızı lahana (Brassica oleracea var. capitata f. rubra), turpgillerden (Brassicaceae) geniş ve kalınca kat kat yaprakları olan, güz sebzesi olarak yetiştirilen ve yaprakları koyu kırmızı/bordo olan bir lahana çeşididir.

Pişirildiğinde genelde mavi renk alır. Kırmızı rengi muhafaza için içine sirke ya da asitli bir meyve konulmalıdır.

Kırmızı lahana iyi gübrelenmiş bir toprağa ve yeterince neme ihtiyaç duyar. Mevsimlik bir bitkidir baharda ekilir ve güzün toplanır. Kırmızı lahana beyaz lahanaya göre kışın saklamaya daha elverişlidir, turşu yapılması gerekmez.

Dr Ender Saraç

Dr Ender Saraç bir konuşmasında mor renkli sebze ve meyvelerin son derece faydalaı olduğunu ve mutlak surette tüketilmesi gerektiğini söylemişti. İşte bir mor renk daha ; Kırmızı lahana;

Kansere karşı çok iyi bir savaşçı olan kırmızı lahananın faydaları saymakla bitmiyor. Deyim yerindeyse, her derde deva.

Prof. Dr. Süleyman Türk

Prof. Dr. Süleyman Türk, kırmızı lahananın beyni ve kalbi koruduğunu, kansere karşıda önleyici etkiye sahip olduğunu söyledi. Kırmızı lahananın faydaları ile ilgili Amerikan Tarımsal Araştırma Merkezi’nin yapmış olduğu araştırma sonuçlarının çarpıcı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Süleyman Türk şöyle dedi:
“Beltsville Human Nutrition Research Center’de yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, insan sağlığı için çok faydalı olan ve başta kanser olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu etkileri bilinen flavanoidler grubundan olan Anthocyaninlerin 36 farklı türünün kırmızı lahanada bol m iktarda olduğu belirlenmiştir. Anthocyaninlerin kansere karşı koruyucu etkilerinin yanında beyin fonksiyonlarını ve kalp fonksiyonlarını iyileştirici etkiye sahip maddeler olduğu da ortaya çıktı. Başta kırmızı lahana olmak üzere koyu renkli sebze ve meyveler şifa hazinesi.”

Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, sebze ve meyvelerin sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez gıdalar olduğunu belirterek, kırmızı lahananın insan vücudunu kanserden koruyarak, beyin ve kalbin sağlıklı çalışmasına yardımcı olduğunun tespit edildiğini söyledi.
Kırmızı lahanayla ilgili Amerikan Tarımsal Araştırma Merkezi’nin (US ARC) yapmış olduğu araştırma sonuçlarının “The Journal of Agricultural and Food Chemistry” dergisinin son sayısında yayınlandığını bildiren Prof. Dr. Süleyman Türk, “Beltsville Human Nutrition Research Center’de yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, insan sağlığı için çok faydalı olan ve başta kanser olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu etkileri bilinen flavanoidler grubundan olan Anthocyaninlerin 36 farklı türünün kırmızı lahanada bol miktarda olduğu belirlenmiştir. Bu 36 Anthocyanin’den 8 tanesi, yeni keşfedilenler olarak bilim dünyasına tebliğ edildi. Anthocyaninlerin kansere karşı koruyucu etkilerinin yanında beyin fonksiyonlarını ve kalp fonksiyonlarını iyileştirici etkiye sahip maddeler olduğu da ortaya çıktı. Başta kırmızı lahana olmak üzere koyu renkli sebze ve meyveler şifa hazinesi” dedi.
Prof. Dr. Türk, Amerikan Tarımsal Araştırma Merkezi’nin bu konuda yapmış olduğu daha önceki çalışmalarda Anthocyaninlerin bol miktarda alınmasının C vitamininin antioksidan özelliğini ikiye katlayıcı etkisinin de tespit edildiğini vurguladı.

14 Aralık 2009 Pazartesi

-B harfi ile başlayan Şifalı Bitkiler Sözlüğü



Badem (prunus amygdalus) : Gülgillerden bir çeşit ağacın yemişidir. Meyvesi ancak çağla halindeyken yenir. Olgunlaştıktan sonra, sert kabukla kaplı olan içi yenir. Hekimlikte kullanılan kısmı da burasıdır. Başlıca 2 çeşidi vardır.
- Acıbadem
- Tatlıbadem

Faydası : Badem, bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Hamilelerin zayıf düşmemesini sağlar. Sütle içilirse mideyi kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Nekahat devresini kısaltır. Böbrek mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir. Bronşit, boğaz ağrısı, anjin, boğaz yanması ve akciğer hastalıklarında faydalıdır. Bademyağı kabızlığı giderir. Egzama ve kaşıntıların verdiği rahatsızlıkları azaltır. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardım eder. Kulak ağrılarını dindirir. Yumurtayla karıştırılıp da, basur memelerine sürülecek olursa, ağrı ve yanmaları giderir.
Bakla (ful) : Baklagillerden hazmı kolay ve besleyici bir bitkidir. Ev ilaçlarında çiçekleri kullanılır. Bir çeşidi olan acıbakla ise, acı ve otsu bir bitkidir.
Faydası : İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Lumbago, romatizma, siyatik ve dolama şikayetlerini giderir.
Baldıran (ağuotu) : Maydanozgillerden nemli yerlerde yetişen 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir. Gövdesi kalındır. Saplarının alt kısmı erguvani renktedir. Yeprakları büyük, çiçekleri yayvan ve küçüktür. Terkibinde coniine vardır. Büyük baldıran ve küçük baldıran olmak üzere 2 çeşidi vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaz.
Faydası : Hekimlikte ağrı giderici ve spazm giderici olarak, siyatik, tetanoz, epilepsi, trilemnius nevraljisi ve kore hastalığının tedavisinde kullanılır.
Baldırıkara (fujer) : Eğreltiotugillerden; nemli yerlerde yetişen otsu bir bitkidir. Yaprakları at yelesini andırır. Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetişir.
Faydası : Grip ve soğukalgınlığında hastayı rahatlatır. Balgam söktürür. Mide ağrılarını keser. Böbrek kumlarının dökülmesini sağlar. Derideki şişlikleri indirir. Saç dökülmesini önler. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Diğer ilaçlara da tat verici olarak kullanılır.
Balıkotu (hablülhilal) : Cava'da ve Malabar'da yetişen ve zehirli meyvesiyle balıkları sersemleterek yakalamaya yarayan zehirli bir bitkidir. 50 santim boyundadır. Dalları yeşil ve tüylüdür. İlaç olarak yaprak ve çiçekleri kullanır.
Faydası : Terletir, idrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Had bronşit ve nezlede, bütün bulaşıcı hastalıklarda kullanılır.
Ballıbaba (laminum) : Ballıbabagiller familyasından bir çeşit bitkidir. Benekli ballıbaba ve arıların çok sevdiği ak ballıbaba gibi türleri vardır.
Faydası : Kabakulak, mayasıl ve kanlı basurda faydalıdır.
Bamya (hibiscus esculentus) : Ebegümecigiller familyasından; yaprakları asma yaprağına benzeyen, meyvesi beş bölmeli, tohumları yuvarlak ve yeşilimtrak gri renkte, sebze olarak yenen bir bitkidir. Amasya, Balıkesir bamyası gibi çeşitleri vardır.
Faydası : Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
Banotu (konca) : Patlıcangiller familyasından; yol kenarlarında, gölgelik yerlerde yetişen, 80 santimetre kadar boyunda uyuşturucu ve zehirli bir bitkidir. Açık yeşil renktedir. Her tarafında beyaz, uzun tüyler vardır. Çiçekleri sarımtırak, kırmızımsı mor renktedir. Meyvesinin içinde yüzlerce tohumu vardır. Ev ilaçlarında kullanılması tavsiye edilmez.
Faydası : Teskin edicidir. Titreme ve çarpıntıyı giderir. Uykuyu kaçırır. Keyif verir. Beyin hastalıkları, kore hastalığı ve nikriste faydalıdır.
Basurotu (küçükkırlangıçotu) : Düğünçiçeğigiller familyasından; ilkbaharda çalılıklar arasında yetişen küçük bir bitkidir. Yaprakları üç parçalıdır. Yeşilimtıraktır. Yumruları yapraklarının arasındadır. Kökü küçüktür. Çiçekleri altın sarısı rengindedir. Sabahları açar, akşamları kapanırlar. Ev ilaçlarında kökleri kullanılır.
Faydası : Basur memelerinden doğan şikayetleri giderirler.
Behmen (kavzakökü) : Turp'a benzer, otsu bir bitkidir. 20 Ocak ile 20 Şubat arasında çiçek açar. Çiçeğinin rengine göre kızılbehmen ve akbehmen adında iki türü vardır.
Faydası : Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.
Bergamot (citrus bergamia) : Sedefotugiller familyasından bir çeşit narenciye türüdür. Meyvesinin kabuklarından güzel kokulu bir esans yapılır. Dalları seyrek ve kısa dikenlidir. Meyvesi armut şeklinde, sarımtırak yeşil veya altın sarısı rengindedir. 8-10 dilimi vardır. Bergamot meyvasından çıkarılan esans yeşilimtırak veya sarımtırak yeşil renktedir. Acı fakat hoş kokuludur.
Faydası : Koku vermesi için bazı ilaçlara ve çaya karıştırılır. Reçeli de yapılır.
Besbase (macis) : Hindistancevizi çekirdeğini örten özlü zardır. İçeriğinde esans ve yağ vardır.
Faydası : Teskin edici iştah açıcı ve vücudu kuvvetlendiricidir. Tavsiye edilen milktarı aşmamalıdır Aksi halde zehirlenme belirtileri görülebilir.
Beşparmakotu (kazotu) : Gülgillerden; yol kenarında ve çayırlarda yetişen 40-70 santimetre boyunda yabani bir bitkidir. Yaprakları beşparmak şeklindedir. Rozete benzer. Gümüşi renktedir. Uzun saplı çiçekleri, yaprakların arasından çıkar. Altın sarısı rengindedir. Yaprak ve kökleri Temmuz, Ağustos aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası : İshali keser. Mide rahatsızlıklarını giderir. Vücuda kuvvet verir. Bademcik ve boğaz ağrılarını giderir. Diş ağrılarını dindirir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz lekelerini giderir ve cildi yumuşatır.
Bezelye (pisum) : Baklagillerden tırmanıcı bir bitki ve onun tohumudur.
Faydası : Kabızlığı giderir. Kan yapar. Kan kanserine karşı korur.
Biber (filfil) : Patlıcangillerden; taze iken yeşil ve çoğu acı olan meyvesi; sebze ve baharat olarak kullanılır. Bol miktarda C vitamini vardır. Acı ve tatlı, yeşil ve kırmızı çeşitleri vardır.
Faydası : Kırmızı biber ile hazırlanan ilaç, nevralji, lumbago ve romatizmada faydalıdır. Ayrıca biber, mideyi kuvvetlendirir. İştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Kanamaları önler. Cinsel arzuları kamçılar.
Biberiye (kuşdili) : Ballıbabagillerden; Akdeniz çevresinde çok yetişen; küçük, kalınca, ensiz ve kokulu yaprakları ile çiçeklerinden faydalanılan bir bitkidir. Yaprakları iğneye benzer. Boyu 2 metre kadardır. Çiçekleri mavi veya eflatundur. Çiçeklerinden renksiz veya soluk sarı renkte olan biberiye esansı çıkarılır. İçeriğinde kafuru, sineol, kamfen, pinen, borneol ve bornilasetat vardır.
Faydası : Hazımsızlığı giderir. Çarpıntıyı keser. Yarımbaş ağrılarını giderir. Baş dönmesini keser. Astım, bronşit ve kansızlıkta faydalıdır. Yağlı saçların yağını alır. Burkulmalarda ve deri yaralarında da haricen kullanılır. İdrar ve adet söktürür. Safra ifrazatını arttırır.
Binbirdelikotu (hypericum calycinum) : Çalılık ve fundalıklar arasında yetişen uzun ömürlü bir otsu bitkidir. 30-80 santimetre boyundadır. Gövdesi dört köşelidir. Yaprakları sapsızdır. Çiçekleri parlak sarı renktedir. Mayıs ve eylül aylarında çiçek açar.
Faydası : İdrar ve balgam söktürür. İştah açar. Sinirleri yatıştırır.
Bitotu (mezevek) : Düğünçiçeğigiller familyasından; bir çok çeşidi bulunan ve kuzey yarımkürede yetişen bir bitkidir. Tohumlarında Delphinine vardır. Zehirlidir.
Faydası : Bit, pire gibi zararlı asalak ufak böcekleri öldürmekte kullanılır.
Boruçiçeği (çançiçeği) : Çançiçekgillerden; çiçekleri boru biçiminde olan bir bitkidir. Çiçekleri turuncu renktedir.
Faydası : Nefes darlığı, bronşit ve astımın sebep olduğu rahatsızlıkları giderir.
Böğürtlen (tilkiüzümü) : Gülgillerden bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen, dikenli bir çalıdır. Yemişi ahududuya benzer, fakat ondan küçüktür. Önceleri kırmızı iken sonraları kararır. Yaprakları; çiçekleri açmadan toplanıp, kurutulur. Birçok türü vardır.
Faydası : İdrar söktürür. Ayaklardaki şişlikleri indirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız, dil, diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir. Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.
Börülce (karnıkara) : Göbeği koyu renkli bir çeşit ufak fasulyedir. İçeriğinde protein, azot, nişasta ve C vitamini vardır.
Faydası : İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir. Yanık tedavisinde kullanılır.
Buğday (triticium vulgare) : Birçenekligillerdendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.
Faydası : Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.
Burçak (lathyrus) : Baklagillerden; taneleri hayvan yemi olarak kullanılan bir bitkidir. Taneleri mercimeğe benzer.
Faydası : Lapası; ezik, çürük tedavisinde; taneleri ise, isilik ve mayasılda kullanılır.

-A harfi ile başlayan Şifalı Bitkiler Sözlüğü

Abdestbozanotu (pimpinella saxisfrage) : Gülgillerden; siyah ve yeşil boya çıkartılan bir bitkidir. Rutubetli yerlerde yetişir. Boyu 70 santimetre kadardır. Kökü akıcıdır.
Faydası : Mideyi kuvvetlendirir. Göğüs ağrılarını dindirir. Ateşi düşürür. Boğmaca, öksürük ve baş ağrılarını keser. Vücuda dinçlik verir. Balgam ve ter söker. Burun kanamalarını keser. Bademcik şişlerini indirir. Mide yanması ve bağırsak gazlarını giderir. Çıbanın olgunlaşmasına yardım eder.
Acıağaç (kuvasya ağacı) : Sedefotugillerden; 2-3 metre boyunda küçük bir bitkidir. İnce kabuklarının üzerinde sarı benekler vardır. Çiçekleri kırmızıdır. Sıcak ülkelerde yetişir. Bu ülkelerde acı ağaç kabuklarından yapılan kaplardan su içenlerin kuvvetleneceğine inanılır. Hekimlikte ; kökü, kabuğu ve odunu kullanılır. Etkili maddesi "Quassine"dir. Çok acıdır.
Faydası : İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar.
Acıbakla (termiye) : Baklagillerden; otsu bir bitkidir. Acı taneleri kullanılır.
Faydası : Besleyicidir. İdrar söktürür ve idrar yollarını temizler. Böbrek iltihabını giderir. Böbrek taş ve kumlarının düşürülmesine yardımcı olur. Baş ağrılarını dindidir. Romatizma, lumbago ve siyatik ağrılarını keser. Albümin miktarını düşürür. Vücutta biriken tuzu atar.
Acıçiğdem (güzçiğdemi) : Zambakgillerden; sonbahar aylarında çiçek açan, mor renkli, zehirli bir bitkidir. Rutubetli yerlerde yetişir. Hekimlikte haricen kullanılır.
Faydası : Romatizma ve nikris tedavisinde kullanılır. Ancak zehirli olduğundan dikkatli olmak gerekir.
Adaçayı (salvia officinalis) : Ballıbabagillerden; özellikle Akdeniz bölgesinde yetişen ıtırlı bir bitkidir. Menekşeye benzeyen çiçekleri haziran, temmuz aylarında açar. Yaprakları uzun, kenarları tırtıllı, beyazımsı yeşil renktedir. Hafif kafuru kokusu vardır. Çiçek açtığı zaman toplanıp, kurutulur.
Faydası : Mide va bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.
Adamotu (köpekotu) : Patlıcangillerden; geniş yapraklı, fena kokulu bir bitkidir. Kökü, insan şeklini andırır. Bilhassa Antalya çevresinde yetişir. İçeriğinde "Hyoscyamine", "Hyoseine" ve "Atropine" vardır.
Faydası : Şehvet artırıcıdır.
Adasoğanı (scille) : Zambakgillerden, bir çeşit bitkidir. Yaprakları uzun şerit şeklindedir. Çiçekleri; yeşil ve beyaz damarlıdır. 2 kilogram kadar olan soğan kısmı, yapraklarının altındadır. Acı ve zehirlidir. 7,5 gram adasoğanı öldürebilir. İçeriğinde "Scillarena glikozidi" vardır. Tazeyken kullanılmaz. Aksi halde zehirlenme ve kusmalara yol açar. Soğanın etli olan orta kısmı dilimlenerek kurutulur. Sonra dövülüp toz haline getirilir. Ev ilaçlarında çok dikkatli kullanılması gerekir.
Faydası : İdrar söktürür. Kalp hastalarında vücuda biriken suyu boşaltır. Azotemi'yi azaltır. Böbrek hastalarının kullanmaması gerekir. Uzun süre kullanılacak olursa "Albüminüri" yapar.
Ağaçkavunu (utruç) : Turunçgillerden; yaprakları mavimsi pembe bir ağaçtır. Meyvesi; buruşuk kabuklu iri limona benzer.
Faydası : Ferahlatıcı, serinletici ve kabızlık gidericidir.
Ahlat (yaban armudu) : Gülgillerden; kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır. Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.
Faydası : Meyveleri, ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarında da filizleri dövülüp, konur.
Ahududu (ağaççileği) : Gülgillerden; böğürtlen gibi çalı halinde, dikenli bir bitkidir. Kümeler halindedir. Kendiliğinden yetişir. Meyvesi duta benzer. Sarımtırak kırmızı portakal renginde, sulu ve güzel kokuludur. Meyvesi toplanıp, kurutulur. Reçel, şurup ve likör yapılır. Meyve olarak da yenir.
Faydası : Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir. Romatizma, mafsal kireçlenmesi, nikris, boğaz, bademcik ve göz iltihaplarında kullanılır. Kansızlık ve veremde çok iyi bir gıdadır. Ateş'i düşürür. Üre ve şeker hastalarına da faydalıdır. Mide ülseri olanların kullanmamaları gerekir.
Akasya (salkımağacı) : Baklagillerden; bir çeşit süs ve gölge ağacıdır. Salkım çiçekli ve küçük yapraklıdır. Çiçekleri güzel kokar. Çiçekleri kullanılır.
Faydası : Nefes darlığını giderir. Astımın şikayetlerini giderir.
Akdiken (geyikdikeni) : Cehrigiller familyasından; 3-5 metre boyunda bir bitkidir. Meyveleri; siyah ve etkilidir. Hekimlikte; meyvelerinden yapılan şurup "Sirop de Nerprun" kullanılır. Ev ilaçlarında; kök ve kabuklarından yararlanılır.
Faydası : 20 tane meyve yenecek olursa, şiddetli müshil tesiri gösterir ve kabızlığı giderir. Kaşıntıları da keser. Ancak, belirtilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Aksi halde, şiddetli karın ağrılarına sebep olur.
Akhuşağacı (kayınağacı) : Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.
Alıç (ekşimuşmula) : Gülgillerden; kırlarda yabani olarak yetişen bir ağaçtır. Meyveleri; küçük muşmulaya benzer, kırmızı renklidir. Tadı mayhoştur. Hekimlikte meyvesi kullanılır.
Faydası : Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.
Altınbaşakotu (solidago officinalis) : İdrar tutukluğu, albümin, nefrit, üremi ve sistit tedavisinde kullanılan bir çeşit bitkidir.
Faydası : Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.
Altınkökü (ipeka) : Güney Amerika'da yetişen bir bitkidir.
Faydası : Az miktarda kullanıldığı takdirde tatlandırıcıdır. Yüksek dozlarda kullanılırsa kusturur, ishal yapar. Müzmin bronşitte ifrazatı artırır.
Amberkabuğu (croton elutheria) : Antil adalarında yetişen "liquidamber/sığla ağacı" denilen ağacın kabuğudur. Kabukların dışı kahverengiye yakın gri; içi ise sarıdır. Yandığı zaman hoş bir koku verir.
Faydası : Dizanteri ve ishali keser. Hazım bozukluklarını giderir. Kansızlıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır.
Amberbaris (kadıntuzluğu) : Yabani, çalı şeklinde, sarı çiçekli bir ağaçtır. Kökü acıdır. Yaprakları ve yemişi tatlıdır. Seyrek ormanlarda bulunur. Boyu 2-3 metre arasındadır. Meyvelerinde bol miktarda C vitamini vardır. Meyveleri, kabukları ve kökü kullanılır.
Faydası : Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarını iyileştirir. Ateşi düşürür. Hazım bozukluklarını giderir. Bağırsak iltihaplarını tedavi eder. Öksürüğü keser. Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar. Ağız yaralarını iyileştirir. Kan dolaşımını düzenler. Yüksek tansiyonu düşürür. Siyatik, romatizma ve eklem ağrılarını giderir.
Anason (anis) : Vatanı Asya'dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak ve böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. Meyvelerinde "Anethol" vardır. Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır.
Faydası : Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.
Andızotu (atgözü) : Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük fıstık kozalağına benzer.
Faydası : Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıkarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.
Antep fıstığı (şam fıstığı) : Antepfıstığıgiller familyasındandır; Gaziantep havalisinde yetiştirilen, 5-10 metre yüksekliğinde bir ağaç ve bunun meyvesidir. İçeriğinde sabit yağ, sakkaroz ve proteinli maddeler vardır.
Faydası : Vücudun gelişmesini sağlar. Bedeni ve zihni gücü arttırır. Cinsel istekleri kamçılar. Böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir. Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.
Ararot (maranta nişastası) : Sıcak iklimlerde yetişen "Maranta" adlı kamıştan veya ona benzer başka bitkilerin köklerinden çıkarılan beyaz bir tozdur. Nişastadan daha incedir. Kokusu ve tadı yoktur.
Faydası : Çocuk maması yapmakta kullanılır. Süt çocuklarına ve nekahat dönemi hastalarına verilir. Hastalıklardan sonra görülen halsizlikleri giderir.
Ardıç (ephel) : Kozalaklılardan 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur. Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara ardıç tohumu da denilir. Kasım ve aralık aylarında toplanıp kurutulur. Bir çok türü vardır.
Faydası : Kandaki şeker miktarını düşürür. Pankreasın normal çalışmasını sağlar. Nekahat devresinin çabuk atlatılmasında yardımcı olur. Vücuda dinçlik verir. Böbrekleri, mesaneyi ve idrar yollarını temizler. Ter ve idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Soğuk algınlığı, romatizma, damar sertliği ve nikriste de faydalıdır. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Aybaşı ağrılarını dindirir. Böbreklerinde iltihap olanlar kullanamaz. Tavsiye edilen miktarı da aşmamalıdır.
Ardıçkatranı ağacı (katran ardıcı) : 1 metre kadar yükseklikte; yuvarlak kırmızı meyveleri olan bir ağaçtır. Meyveleri ardıç meyvelerinden daha büyüktür. Odunun kapalı ocaklarda yakılmasından (Kuru distilasyon) ardıçkatranı denilen bir madde çıkarılır.
Faydası : Kadyağı; ergenlik, egzama, saçkıran, kellik, uyuz ve sedef hastalığında kullanılır.
Armut (pirus communis) : Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca yumuşak tatlı ve küçük çekirdeklidir. Rengi sarı ile yeşil arasında değişir. Ankara , Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere birçok çeşidi vardır.
Faydası : Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İdrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihni yorgunluğu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir. Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.
Arpa (hordeum vulgare) : Buğdaygillerden; taneleri ekmek ve bira yapmakta kullanılan bir bitkidir. Hayvan yemi olarak da verilir. Nişastası boldur. Kavrulup kahveye de karıştırılır.
Faydası : İdrar söktürür. Mesane ve idrar yollarındaki iltihapları temizler. Böbrek ve kum taşlarının dökülmesine yardım eder. Prostat büyümesini önler. Asabi kusmaları durdurur. Boğaz ve yarımbaş ağrılarını dindirir. Dil iltihaplarını giderir. Temriye ve mayasılda haricen kullanılır.
Aslanağzı (kurtağzı) : Aslanağzıgiller familyasından; türlü renkte, güzel bir bitkidir. Kokusuzdur. Daha ziyade süs bitkisi olarak kullanılır.
Faydası : Balgam söktürür. Bronşit'te rahatlık verir.
Aslanyağı (leontopidium alpinium) : Bileşikgiller familyasından; Alp dağlarının yüksek tepelerindeki kireçli topraklarda yetişen bir bitkidir. Çiçekleri yıldız şeklindedir. Ağustos ayında toplanıp kurutulur.
Faydası : Çocuklarda görülen ishalleri keser.
Aslandişi (karahindiba) : Bileşikgiller familyasından; yol kenarında, çayır ve hendeklerde yetişen bir çeşit bitkidir. Yaprakları rozet şeklindedir. Çiçekleri sarıdır. Taze yaprakları salata olarak da yenilebilir. Kökünde; Torexacin, levulin, inulin ve şeker vardır. Yaprakları ilkbahar; kökleri ise, sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur.
Faydası : İdrar söktürür. Mesane ve kalınbağırsak iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Balgamlı ishalleri keser. Karaciğer şişkinliğini indirir. Böbrek ve safra taşlarını düşürür. Sarılıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır. Taze sürgünleri kırıldığı zaman akan sütü de dişleri temizler. Öğütülen kökü, kahveye katılır.
Aslankuyruğu (yerpırasası) : Ballıbabagillerden; bir çeşit bitkidir.
Faydası : Ateşi düşürür ve terletir. Vücuda rahatlık verir.
Aslanpençesi (alchemila vulgaris) : Gülgillerden; çayırlarda, ormanlarda yetişen ve türlü çeşitleri olan bir yabani bitkidir. 5-7 parçalı olan yaprakları büyüktür. Kökü geniştir. Çiçekleri; ufak yıldız şeklinde olup, yeşilimtıraktır. Mart-Temmuz ayları arasında toplanıp, kurutulur.
Faydası : Ateş düşürür. Vücuda kuvvet verir. Yarımbaş ağrılarını keser. Anne sütünü artırır.
Asma (vitis) : Asmagiller familyasından tırmanıcı, uzun ömürlü, ağaçsı bir bitkidir. Mayıs-Haziran ayları arasında çiçek açar. Gövdesi üzerindeki kabuklar zamanla esmerleşip şeritler halinde dökülür. Çiçekleri küçük, yeşilimsi renktedir. Yapraklarının taban kısmı kalp şeklindedir. Kenarları dişli ve ucu sivridir. Üst yüzleri tüysüz, alt yüzleri ise tüylüdür. Meyvelerine üzüm denir. Kuru veya yaş olarak yenir.
Faydası : Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
Atkestanesi (hindkestanesi) : Atkestanegiller familyasından; süs olarak yetiştirilen iri bir gölge ağacıdır. Nisan-Temmuz aylarında çiçek açar. Meyveleri kestaneye benzer. İçinde nişasta, saponin ve yağ vardır.
Faydası : Kabuklarından yapılan ilaçlar ateşi düşürür. Vücuda kuvvet verir. Tohumları ise romatizma ve mafsal ağrılarını giderir. Varis flebit ve basur memelerinin tedavisinde ve deri çatlaklarını gidermekte kullanılır.
Atkuyruğu (zemberekotu) : Atkuyruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir.
Faydası : İdrar tutukluğunu giderir. İdrarı artırır. Böbrek taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar torbasındaki iltihabı giderir. Kan işemeyi keser. Albümin miktarını düşürür. Zatülcenp ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Nikris ve romatizmanın şikayetlerini giderir. Tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır.
Ayçiçeği (gündöndü) : Bileşikgillerden; büyük çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri tabak şeklindedir. Rengi sarıdır. Tohumlarından yağ çıkarılır.
Faydası : Yağı, damar sertliğini giderir. Kurdeşen'in sebep olduğu kaşıntıları giderir. Esansı verem tedavisinde kullanılır. Kolestrol miktarını düşürür. Cinsel arzuları kamçılar. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Kalp, sinir hastalıkları ve iktidarsızlığı önler.
Ayısarımsağı (Allium ursinum) : Ayısarımsağı, ilkbahar müjdecilerinin en başta gelenlerinden biridir. Orman sarımsağı ve cadısoğanı isimleriyle de bilinir. Ayısarımsakları, inci çiçeğininkini (Mayıs Çiçeği) andıran, neşter biçimindeki cilalanmış gibi parlayan taze yeşil yaprakları, saydam bir beyaz tabaka ile örtülü, uzunca bir soğandan çıkarlar. Üstünde beyaz çiçek yuvarlakları olan açık yeşil ve pürüzsüz sapı 30 cm kadar uzar. Ayısarımsağı, yalnızca bitkisel topraklı, nemli çayırlarda, gölgeli ve nemli dere kıyılarında, çalılıkların altında, yapraklı ağaç ormanlarına yetişir.
Faydası : Bu bitkide çok büyük tedavi etme gücü gizlidir ve hatta kış uykusundan uyanan ayıların, mide, bağırsak ve kanlarını temizlemek için onu aradıkları da söylenir. Bitki, genellikle bizim sarımsağımızın özelliklerini paylaşır, ancak çok daha güçlüdür. Bu nedenle o, doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü için vazgeçilemez bir bitkidir ve kronik deri hastalıklarına karşı da çok başarılıdır. Yapraklar kuruduklarında şifalı güçlerini yitirdiklerini için, taze bitki kullanımına önem verilmelidir. Yapraklar, ıspanak veya salata gibi de hazırlanabilir. Fakat, miktar fazla tutulduğunda rahatsız edici bir tat oluşturduğu için, ıspanak gibi pişirilmek istenildiğinde ısırganotu ile karıştırılarak kullanılmalıdır Bitkinin genç yaprakları nisan ve mayısta, yani çiçeklenmeden önce, soğanı ise yaz sonunda veya sonbaharda toplanır. Ayısarımsağı soğanı, aynen sarımsak gibi kullanılabilir. Mideleri duyarlı olan kişiler, yaprakları ve soğanı ince doğrayıp üstüne sıcak süt dökmeli, 1-2 saat beklettikten sonra, bu sıvıyı içmelidirler. Bitkinin iyileştirici gücüne bütün bir yıl boyunca sahip olmak isteyenler ise, bir ayısarımsağı tentürü hazırlayabilirler. Bu tentürden her gün 10-12 damla, biraz suya karıştırılarak alınır. Bu damlalar, kusursuz bir zihin açıklığı kazanılmasına yardım eder, atardamar sertliğine karşı önlem yerine geçer ve daha pek çok şikayetlere son verir. Ayısarımsağı, sindirim sistemini çok olumlu etkiler. Aşırı ve kronik ishallerde, bunlar gaz ve kolik eşliğinde olsalar bile, oldukça etkilidir . Ayrıca, eğer bağırsak krampı veya yorgunluğu nedeniyle oluşmuşsa, kabızlıkta da çok başarılı sonuçlar verebilir. Mideden kaynaklanan kalp düzensizlikleri, uykusuzluk, aynı zamanda, atardamar sertliklerinin veya yüksek olan kan basıncının yol açtığı baş dönmesi, kafada basınç ve soluk alma düzensizlikleri de azalır, basınç fazlalığı zamanla normalleşir. Ayısarımsağı şurubu, sürekli balgam çıkaran ve bu nedenle soluk alma zorluğu çeken yaşlı kişiler için de mucizeler yaratan bir iksirdir. Kronikleşmiş öksürüklerde bile göğsü yumuşatabilir ve böylece, soluk alma zorluklarını ortadan kaldırır. Genellikle yaşlı kişilerde oluşan ödemlerde ve akciğer rahatsızlıklarında bu iyileştirici şurup başarıyla kullanılabilir. Kullanılan taze yapraklar böbrekleri ve mesaneyi temizleyerek, idrar söktürür. Zor iyileşen yaralar, üstlerine taze bitki özsuyu sürüldüğünde hızla iyileşir. Bitki, kendisini özellikle sivilceli ciltlerde kanıtlamış bir kan temizleyicidir.
Ayıüzümü (itüzümü) : Fundagillerden; küçük taneler halinde kırmızı renkli yemişleri olan, tüylü bir bitkidir.1-3 metre yüksekliğindedir. Her mevsimde yaprakları vardır. Makilerde bulunur. Dalları kırmızımtırak kahverengidir. Yaprakları şimşir yapraklarına benzer. İçinde Hydrochinone vardır. Sonbahar aylarında toplanıp kurutulur. Çiçekleri pembe salkımlar halindedir. Ev ilaçlarında yaprakları kullanılır.
Faydası : Kuvvet verir. İshali keser. İdrar yollarını temizler. İdrar söktürür. Ateşi düşürür. İdrar yollarındaki taşların düşmesine yardım eder. Prostat büyümesinden kaynaklanan şikayetleri giderir.
Aylandız (kokarağaç) : Sedefotugillerden; bir çeşit süs ağacıdır. Çiçekleri uzun salkım şeklindedir. Kokusu keskindir. Meyveleri sonbaharda dökülmeden önce kızarır.
Faydası : Bağırsak solucanlarını düşürür.
Aynısefa (gecesefası) : Bileşikgillerden çiçekleri güzel, sarı renkli bir bitkidir.
Faydası : İdrar söktürür. Terletir. Aybaşı kanını söktürür ve aybaşı kanamalarının normal olmasını sağlar. İştah arttırır. Nikris ve sıracada da faydalıdır.
Ayrıkotu (ayrıkkökü) : Buğdaygillerden yabani bir bitkidir. Sarımtırak beyaz renkteki kökü kullanılır. İlkbahar ve sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur. Mekkeayrığı denilen çeşidi de, ayrıkotunun özelliklerini taşır. Domuz ayrığı ise, zararlıdır.
Faydası : İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir. Albümini atar. Nefrit ve nikriste de faydalıdır.
Ayva (sefercel) : Gülgillerden çiçekleri iri ve pembe renkli; yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikteki bir ağacın meyvesidir. Ayva; limondan büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe ve ufak çekirdekli bir meyvedir. Vitamini boldur. Çiğ yenilmesi tavsiye edilmez. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra yenmesi uygundur.
Faydası : İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler. Vücudun gelişmesine yardım eder. Merhem yapılarak kullanıldığı takdirde; el ayak ve meme ucu çatlaklarını, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basur memelerinin doğurduğu şikayetleri giderir. Kabızlık çekenler ve tansiyonu yüksek olanlar yememelidir.